Söylemek istediğim birkaç şey daha var. Ben inanmayı aşık olmaya benzetirim hep. Neden bilmiyorum ama bence çok benziyorlar.
Mesela aşık olup olmamak sizin elinizde değildir. Birisini görürsünüz, o andan itibaren uzun bir süre sürekli olarak onu düşünürsünüz ve böylelikle ona aşık olursunuz. Sonra vakit geçer geçer hislerinizin eskisi kadar yoğun olmadığını fark edersiniz. Onu görünce eskisi kadar heyecanlanmazsınız mesela.
iman etmek de tam olarak böyle olmasa bile bence biraz böyledir.
Bir an geliyor, her işi bırakıp sadece Allah'a yönelmek istiyorsunuz. Tüm kalbinizi yalnızca o'na açıyorsunuz. Sonra bir olay veya bir düşünce kafanızı yemeye başlıyor ve sonra fark ediyorsunuz ki eskisi gibi hissetmiyorsunuz...
Keşke hep hissedebilsem. Ama o zaman da dünyada olmanın bir anlamı olmazdı heralde. Tasavvuf ehline sormak gerek.