7 yıldır uludağ sözlük'te seviye, moderasyon ve bir takım trolleybüs yazarlara tepki koymak amacıyla kampanyalar düzenleyen ve bu kampanyaların çoğunda eli boş dönen yazarlara psikolojik deste sağlama amacıyla kurulan bir danışmanlık firmasının psikopatlığını yapmaktayım.
evet sevgili arkadaşlar, bu gözler bu sözlükte neler gördü neler. çükünü anın görüntüsüne koyan mı dersin, birbirlerinin saçını başını yolup meme memeye kavga eden mi dersin, dedikoduluğu arşa çekip özel mesajla birbirlerini yalayıp daha sonra kuyularını kazan mı dersin, trollük adı altında her türlü toplumsal norma karşı çıktığını zannedip sırf iki eksi uğruna orospu çocukluğu mu yapan dersin, artık bunlar say say bitmez sevgili hattuşaş sevdalıları. tüm bunlar olurken moderasyon ne yaptı peki? hiç. zira günlük müdahalelerle bir çözüm gelmeyeceği zaten başından belliydi. çünkü problem moderasyonda değil toplumun genel yapısıydı.
Platon, bilginin insanı erdeme ulaştıran en önemli araç olduğuna inanıyordu. O yüzden Platon’a göre, hayatın anlamının “Daha çok öğrenmek.” olduğunu söyleyersek buradaki bilgisizliğin de bizi erdemden ne kadar uzaklaştırdığını, ne kadar sığ bir suda debelendiğimizi ve öğreti anlamında kendini geliştiremeyen bireylerin var olduğu sürece bu suyun derinleşmeyeceğini kestirebiliriz. yine Aristo’ya göre ise, insanı diğer varlıklardan ayıran bir etik yaklaşımı olmalıydı, çünkü Aristo’nun öğretisinde insan, “mantıklı (rasyonel)” bir varlıktı. Aristo, bu etik değerlerin de insanı iyi olmaya yönlendireceğine inanıyordu. Yani, Aristo’ya göre de burayı değerlendirdiğimizde rasyonel ve mantık çerçevesinde bu sözlüğü kullanmayan insanların iyi birer insan olmadıklarını çözümleyebiliyoruz. tüm bu felsefi yaklaşımların ve çıkarımların gölgesinde demek istediğim şudur ki "götünüze koyim arkadaşlar, buradan bir sik olmaz." göt dedim de bakın aklıma ne geldi. "Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir." Johann Wolfgang Von Goethe.