Erkek bir kadını sevdi, tanıştılar anlaştılar evlendiler. Belki birkaç ay belki birkaç yıl evli kalıp boşandılar.
Bu noktadan sonra, eğer kadın açgözlü biriyse, istanbul sözleşmesi'nin de verdiği yetkiye dayanarak ömür boyu adamın maaşının yarısını sömürmeye başlar. Artık adam bu sömürü altında ne kendi geçimini sağlayabilir ne de ileride başka bir yuva kurabilir. Ölene kadar eski karısına çalışıyor.
Nafaka, normalde alan kişi zaruri durumda geçimini sağlasın diye verilir. Alan kişi aynı standartları sağlayacak bir iş bulursa veya başka biriyle evlenirse kesilir. Ama kadın başka kimseyle evlenmiyor. Niye evlensin ki? Bu şekilde bedavadan 3 bin lira para geliyor. Çalışmaya da lüzum görmüyor. Yahut çalışsa bile sigortasız çalışıp primini elden alıyor ve işsiz görünüyor. Her gün lüks mekanlarda elin piç erkekleriyle düşüp kalkıyor, her gece başka kucakta uyanıyor.
Boşanmış ve sömürülen erkek de bakkala manava borçları yüzünden sokağa çıkmaya utanıyor. Hele bir de daha sonra yeniden evlenmişse ailece mağdur durumdalar. Neden? Eski eşi olacak o kaltak yüzünden.
Bu adam yıllarca böyle nasıl yaşayacak? Nafakayı ödeyemeyince hapse giriyor. Ödeyince de kalan parasıyla zaten dünyada hapis hayatı yaşıyor. Bu adam artık müebbet hapis cezasından korkar mı? Koyuyor beline emaneti, basıyor eski eşinin evini, tek kurşunla işi bitiriyor.
Siz buralarda birkaç gün bu adama küfür edip prim kasıp sonra unutup gidiyorsunuz. Adam ise o esnada hapishane koğuşundaki ranzasında, sömürünün bitmesinin huzuru içinde tavanı izliyor.