genel de gönül işleriyle, oluşan düşmanlıktır.
(bkz: kavak yelleri)
ulan daha üniversiteye yeni gelmişiz, karakteri koyacak yer arıyoruz, ilk günden pencereden giren gün ışığını kesen, kıvırcık saclı, beyaz tenli, gözleri benimkinin kahverengiliğinde. bi kıza aşık olunur.
ev tuttuğun arkadasların senden bi üst sınıftadır, pencere de kızın gecmesini beklerken arkalardan ses duyulur, bak bak bak bonusu gördün mü? (len arkadas falan ama bu biiiiiiirr).
ulan yanına gidip oturmam lazım kızın, yoksa bu jawslar kızı ayakta kapacak ben de alkole vurcam durcam kendimi.
ama ne söylenebilir ki yanına gitsen ben seni annem kadar seviyorum, hişştt ağır ol bakalım demzler mi? adama, ben seni kardeşim kadar seviyorum, yok len bu hiç olmaz ne o kardeş falan iyi olmadı, git teyze de.
zaman zamanı, kedinin köpeği ağaca cıkardığı gibi koştur koştur kovalarken.
yemek düzenlenir, herkes gider ben kalırım, dışarıda bir yerde içmek nedense daha bi havalı gelir.
neyse zaman yine kedi, köpek mefhumu gece yarısı on iki olur.
eve gelir bi bakarsın ki. annen kadar sevdiğin kız karsında, titrek bir sesle nasılsın diye sorabilirsin, arkadasının gözünün içine nefretle bakarak, o gece içinden ettiğin küfür seni cehennemde milyonlarca sene idare edecek kadar olduktan sonra, rutin hayatına devam edersin.
şimdi soruyorum böyle arkadasa, en büyük düşman demek biraz hafif kaçmaz mı?