kocaman bir fiyaskodan ibaret bir film. oynayan birbirinden yetenekli iki oyuncunun ismi, ve de ilk filmi bilenlerin karşılaştırma fırsatının dışında, belki de harcanan paranın ve de emeğin çok altında kalan bir filmmiş bu...
hatta, arkadaşlara sinemaya gidelim deyip, film çıkışı da, ''ulan nasıl bombokmuş derim ki acep?'' ler arasında filmden çıkmam bir olmuştur.
anlamadığım diğer bir mevzu ise, kardeşim holivud musun ne zamazingosun, o kadar imkanın var, piyasanın ta kendisisin; oyuncusundan tut, yönetmenine, senaristinden tut, senaryosuna kadar, piyasanın mına koymuşsun.. ne işin var ki, böyle yeniden çevrimler yapıp, filmin ilk versiyonuna hizmet edeceğin yerde, filmi piç etmek. bizde zaten böyle gelişmiş bir sinema pazarı yok, böyle teknoloji zaten yok. hatta, film başlamadan önce, şeytanın pabucu filminin fragmanı dönüyordu da, fragmanın sonunda fatih ürek koca bir siktir çekiyordu. bizler daha küfürden medet umaraktan milleti güldürmeye çalışırken, siz kalkıp da 51 senesinde yapılmış ve zamanın çok ötesindeki bir filmi yeniden çeviriyorsunuz.
--spoiler--
filmin ilk yarısı göz açıp geçene kadar geçti; araya girmeden de uykum geldi zaten. bu aradada, film ha gelişti girişti derken, bir de baktık, senarist amca, ana fikri yapıştırmış... hayır yapıştırmamış da; tamam, güzel... film mesaj içerikli, kol gibi eleştirileri sokuyorsun, ama bence böyle bir konu uygun değil, böyle bir bilim kurgu yaftası yapıştırılmış bir film hiç de değil, ki senaryo ile kurgu denen şey neredeyse sıfır. üzerinize afiyet atilla dorsaydeğiliz, ama elhamdülillah açtan hallice, çok film izlemiş tok bir sinema izleyicisiz. işte, buradaki noktada, filmin bir pop corn unsuru olduğunu unutup, sadece mesaj kaygısı güderek, araya iki tane bol sıfırlı dolarlara mâl olduğu belli olan efektleri serpiştirmesi.
--spoiler--
bu arada, 'değişmeliyiz' ana fikri ile, 'değişiriz' gazı son zamanların en büyük hayal bulutu; ütopya demeyelim, çünkü onun da bir açıklaması oluyor bir yerden sonra.