üniversitede, evimize yakın bir mağazada çalışan çok tatlı, kibar bir kasiyer var. ilk görüşte derlerya bi an göz göze geliyoruz. o bir anlık bakıştan daha uzun süren bir bakış vardır hani "yaa sende kimsin?" bakışıdır hani. öyle bir bakış benimkisi. mağazadan çıktığımda kıpkırmızı oluyorum. eve doğru garip duygular içersinde giderken korna sesiyle irkiliyorum meğer ben mal gibi yola dalmışım. gittiğim yönde yanlış nasıl çarptıysa beni kadın.
ben böyle bir kaç hafta aynı mağazaya gidiyorum. içerde kızı gözlüyorum müşterisi olmadığı an aldıklarımı hemen ona götürüyorum. güya yakın oluyorum bu sayede.
aradan 1 ay geçiyor. tabi ben sürekli o kadını düşünüyorum. yalnızlaşıyorum. çoğu zaman odama kapanıyorum. daha önce hiç böyle olmamışım ki. ama çok mutluyum. onla evlilik hayalleri, planları yapıyorum iş o noktaya gelmiş.
neyse bir sabah kardeşim mertebesinde ki ev arkadaşlarımla kahvaltı yaparken bizim eleman ekmekle geliyor eve. masaya oturur oturmaz beyler bi kızla tanıştım diyor. biz nerde hangi kız derken bu kız benim 1 aydır ölüp geberdiğim kız çıkmasın mı. hadi bakalım. kafamdan aşağı kaynar sular dökülüyor sanki. belli de etmek istemiyorsun bu durumu. arkadaş devam ediyor ismi tuğçeymiş diye. ben o an kızın ismini öğreniyorum işte.
kahvaltıdan sonra dışarı çıkıyorum ve ağlıyorum. hayatımda o kadar ağladığımı hatırlamam. annenin çocuğun elindeki oyuncağı alıp ağzına da vurunca o çocuğun kıpırdamadan bağırarak ağlaması vardır ya öyle ağlıyorum elim ayağım titriyor ağlarken. kendi kendime sayıklıyorum ama çok sevmiştim seni neden böyle oldu ki şimdi diyorum.
çok boktan bi durum. sonra kendime kızıyorum neden ilk gün açılmadım ki diyorum. o gün öğreniyorum gönül işleri bekletilmemeli. yoksa kafada daha çok büyüyor.
kız iyice erişilemez oluyorya ben daha bir aşık oluyorum. delikanlılık yapıcaz ya benim için artık o kız imkansız oluyor. en yakın arkadaşının hoşlanmasını kaldıramıyorum ve diyorum ki ağladıktan sonra, "ben bu kızı ne kadar sevsemde bırakıcam." arkadaşımıda kaybetmek istemiyorum. gurur yapıyorum.
eve geliyorum akşam. arkadaşın yanına gidiyorum havadan sudan konuşuyoruz. konuyu kıza getiriyorum. arkadaşım çok aşık olduğunu söylüyor. ismini de yaka kartından almış. nasıl yüzüne odaklandıysam adına bile bakmamışız. neyse bizim elemanı gazlamaya başlıyorum açıl kıza oda senden hoşlanır yakışıklı düzgün insansın diyorum. diyorum çünkü bu ikisi sevgili olsunda bende bu ızdıraptan kurtulayım. mallık işte.
yok olm nasıl yapayım demeye başlıyor derken biz bunla o mağazaya gitmeye başlıyoruz. reyonların arasından kızı izliyoruz, bazen bişey alıyoruz gibi önümüzdeki zeytinleri inceliyoruz. her gün o zeytin reyonunun önünde duruyoruz nasıl bir mallıksa artık zeytinlerin sayısını ezberliyoruz. bu şekilde 1 hafta her gün gidiyoruz. kız boş durduğu bir anda kafasını çeviriyor ve bizi görüveriyor. elimiz ayağımız dolaşıyor tabi öyle yakalanıyoruz ilk defa. apar topar mağazadan çıkıyoruz bu yaptığımız sapıklık sonuçta.
arkadaşıma diyorum bu böyle olmaz bak kötü izlenim veriyoruz açıl artık şu kıza. erken falan diyor.
1 ay daha geçiyor konu hep kız. ben devamlı ağlıyorum. sonunda tak ediyor bu kızla konuşucam. ertesi gün oluyor gece boyu uyumamışım. nasıl konuşacağımı planlamışım. giyiniyorum kızın yanına gidicem ama nasıl heyecalıyım dudaklarım titriyor konuşunca sesim titriyor. neyse ben gidiyorum mağazaya. yol boyu idama götürülür gibi bomboş kafam. mağazanın önüne geliyorum bakıyorum kız içeride. iyide kız çalışıyor nasıl konuşucaz diyorum akşama kadar bekleyim mesai bitince çıkar çeker konuşurum. o gün akşama kadar karşıdaki parkta oturup bekliyorum. derken mağaza kapanma hazırlıklarına başlıyor giriş kapısı kapatılıyor son müşteriler çıkıyor ve çalışanlar ayaklanıyor.
biraz sonra bizim kızda çantasıyla çıkıyor. havada nasıl soğuk beklemişim orada akşama kadar eve bile gitmemişim. kıza doğru yaklaşıyorum ve arkasından titrek sesle afedersiniz diyorum. kız durup arkasına bakıyor. yere bakarak yanına gidiyorum ama elim ayağım boşalmış vaziyette başım dönüyor heyecandan bayılmak üzereyim. şey diyecektim biraz konuşabilir miyiz diyorum. kız terslemiyor. parkı gösteriyorum akşama kadar beklediğim banka oturuyoruz. havadan sudan konuşuyoruz burada çalışıyorsunuz galiba diyorum çok mantıklı bir soru gibi evet diyor gülümseyerek. oda önüne bakıyor. biraz sessizlik oluyor. bir iki muhabbetten sonra ben durumu anlatıyorum. böyle böyle bi ev arkadaşım var sizden hoşlanıyormuş diyorum. kızda bizi zaten farkettiğini söylüyor acı bir tebessümle gülüyor o gülünce ben cesaret alıyorum ufaktan konuşuyoruz en sonunda kız ilişki istemediğini söylüyor. ayrılırken söylediği şeyi unutamıyorum "keşke o kişi sen olsaydın." diyor.
öyle bitiyor işte aradan 8 yıl geçmiş nerede ne yapıyor kim bilir.