mevlana

entry1373 galeri video9
    1332.
  1. Moğol zulmünün temelinde harzem türklerinin moğal tüccarlarına kötü muamelesi ve zulmü yatar. Tıpkı hz mevlananın ailesini de suçsuz günahsız yere harizm ilinden kovmaları, çıkarıp sürmeleri gibi. Buna rağmen hazret hep türkmenleri sevmiş övmüş ve onların lehine tavır koymuş, hayır dua etmiş selçuklunun gözbebeği olmuştur. Türkmenleri aslana benzetir hz mevlana. Buna karşın moğol tehlikesine karşı türkmenlerin daima uyanık olmasını öğütler, onların esaretinin altına girilmesini reddeder, moğollara karşı gizliden gizliye halkı örgütlü mücadeleye sevk ederdi.

    --spoiler--
    “Mesnevi’deki Türkmen köpekleriyle ilgili ikinci örneğe dönebiliriz. Adı geçen eserin 5. cildinde Rahman kapısındaki Şeytan’ın halini anlatırken Mevlana şöyle buyurur:
    “Mülk O’nun mülküdür, ferman O’nun fermanı. O’nun yarattığı Şeytan, O’nun kapısında en bayağı bir köpek.”
    Türkmen’in kapısında bir köpek olsa, o kapıya yüz tutar, baş koyar.
    Evdeki çocuklar kuyruğunu çekerler, onların ellerinde horlanıp durur.
    Ama kapıdan bir yabancı geçse, erkek arslan gibi saldırır ona.
    Türkmen tutmaç suyundan verir ona, o da o suyu yeter bulur bekçilik eder.”
    Mevlana daha sonra benzetmelerine başlar, Tanrı’nın yaratıp yüzlerce düşünce ve düzen bellettiği Şeytan’ın da bir köpek olduğunu, halkın döktüğü yüz suyunu Şeytan’ın içip geçindiği tutmaç suyuna benzettiğini söyler. Köpek Şeytan’ın kızıp saldırmasına karşı “Allah’a sığınırım.” denildiğini bu sözün ise “Ey Hıta Türk’ü köpeğe bağır da yolu aç.” demek olduğuna işaret eder. Bu işaretle yine Türk’ün bir yüceltilmesi yapılmış, parçadan bütüne gidilmiştir. Yine Tanrı katına çıkarılıp sanki bir Tanrı kudreti verilecek:
    “Hâşâ, vallahi Türk, bir bağırdı mı köpek de kim oluyor? Erkek arslan bile kan kaşanır, kan kusar.”[14] denilmiştir.
    Mevlana eserlerinde ufak ufak ayrıntılarıyla yer alan çadırlarıyla, torunlarına tutmaç pişiren Türkmen ninelerinden, Herise adlı keşkek yemekleriyle, az kızarmış etleriyle, badem helvalarıyla Türkmen mutfağına, koyun sürüleri, deve katarları ile yayla göçlerine kadar uzanan bir hayat biçimi, Türkmenlerin hayatıdır.
    Mevlana Türkmenlerden başka geniş Türklük âleminin diğer parçalarını Oğuzları, Yağma, Bulgar, Hıta, Kutu, Çiğil, Taraz Türklerini Kıpçakları diğerlerini ve sıkça da Türk adını anar. Bu anışlar çoğunca mecazî değildir. Mevlana Türkmenler gibi Türk milletini de millet olarak, millet bilincine varmış olarak anar.
    ___________
    ___________

    Biri Mevlana’ya Moğolların gelişlerinde çırılçıplakken binekleri öküzken, silahları odundan yapılmış sonradan karınlarının doyup en iyi at ve silahlarla donanıp haşmet ve azamet içinde bulunmalarının sebebini sorar. Mevlana, onların gönülleri kırık, güçleri yokken Tanrı’nın dualarını kabul ve yardım ettiğini, ancak bugün yani bu kadar ihtişam ve güçlüyken yaptıkları zulüm yüzünden Tanrı’nın onları halkın zayıflığı ve fakirliği vasıtasıyla yok edeceğini, cezalandırıldıkları zaman dünyayı zapt edişlerinin Tanrı’nın yardımıyla olduğunu anlayacaklarını söyler. Mevlana’nın bu cevabının sonunda Harezm Şahının Moğol tüccarlarına yaptığı kötü muameleden, bu muamele karşısında Moğol hükümdarının tam bir vecit içinde bir mağarada Tanrı’ya yalvardığından, Tanrı’nın da bu yalvarışı kabul edişinden söz etmesi dikkati çeker.[7]
    Birisinin “Tatarlar da kıyamete inanıyorlar.” demesi üzerine Mevlana “Yalan söylüyorlar, kendilerini Müslümanlarla bir göstermek istiyorlar.” diyerek Moğollara inanılmaması gerektiği üzerinde durur.[8]
    “Moğollar mallarımızı alıyorlar, ara sıra onlar da bize mallarını bağışlıyorlar. Acaba bunun hükmü nasıl olur” sorusunu ise “Moğol’un aldığı her şey tıpkı Tanrı’nın hazinesine girmiş gibidir. Meselâ denizden bir testi veya küpü doldurup su alsan, o senin malın olur. Testi veya küpteki suya kimse karışamaz, senin iznin olmadan su alan herkes gasıp olur. Fakat testideki su denize dökülürse, o herkese helâldir. Bu bakımdan bizim malımız onlara haram, onların malı bize helâl olur cümleleriyle cevaplandırır.[9]
    “Gidip Moğollara saygı gösteriyor, sonra da kendimizi Müslüman biliyoruz.” diye dertlenen birisini teselli eden Mevlana, onda bu yaptığı işin çirkin olduğunu gösteren kalp gözü bulunduğu için adeta tebrik eder.[10]
    “Gece gündüz kalbim canım sizin yanınızda, hizmetinizde; fakat Moğolların işinden ve meşgalesinden dolayı ziyaretinize gelemiyorum.” diye özürlerini bildiren bir Selçuklu devlet adamının sözlerini ise “Bu işler de Hak işidir. Çünkü bunlar, Müslümanlığın güvenini temin ediyor. Siz onların gönüllerini rahat ettirmek ve birkaç Müslüman’ın huzur ve güven içinde ibadetle meşgul olabilmeleri için, kendinizi malınızla, canınızla feda ettiniz. Bu da hayırlı bir iştir. Ulu Tanrı size böyle hayırlı bir iş yapmak arzusunu vermiştir. Bu işe ilginizin artması, Tanrı’nın size olan inayetinin delilidir. Eğer bu arzunuz zayıflayacak veya eksilecek olursa, bu da Tanrı’nın inayetinden mahrum kalacağınıza işaret demektir. Zira Yüce Tanrı büyük ve hayırlı bir işin, onun vasıtasıyla yapılmasını, o kimsenin sevap kazanmasını ve derecesinin yükselmesini istemiyor, demektir.” Cevabıyla karşılar.[11] Bu da bir tesellidir. Halkın huzurunun sağlanması için kötü olduğu kabul edilen bir işin yapılmasının sevap sayılması da bir bakıma teselli olabilir.
    Bütün bu örnekler Mevlana’nın Moğollara karşı daima temkinli olduğunu, uyanık bulunduğunu, çevresindekilere de sabırla direnmelerini tavsiye ettiğini göstermektedir. Moğolları hiçbir yerde Türkmenler gibi övmemiştir

    http://devlet.com.tr/maka...NAYA_GORE_TURKMENLER.html
    --spoiler--

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2050946/+
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük