bir unvan kazanmıştın çok geçmeden
sol göğsümde sancı raksları denemede
yükselirken sarılma hızı atışlarım
sorgunun kalanlı sonucu düşmüştü ortaya
ve kendime ve iliklerime bölünerek avunmak
belki eteklerin kapatmıştı beni etrafa
esiri olduğum gerçek düşmanı alegori
o soğumaz buzdağı altı yaralarımı sakla
bir sanrıdan artmışım bir bahardan dışlanmışım
yakınından geçemeyeceği şeylere inanmış olarak
başına gelmesini isterdim dönüşlü olsa dünya
cefanın da melekleri var deyip başına gelmesini
etek sarı türkülerini kazıyacaktım buraya
bilincime kargı kamışı ve üzerlik tohumunu
gereği kalmadı birkaç merdiven hâşim çıkıp
seni kendi dudaklarımdan bile korumamın
hangi zehirli ekindi gelecek kasırgasıyla biçtiğim hiçliğin hangi boyundandım başlattığın milatta
döner döner giderdim bin yıllık bırakışlar devranıyla
kalmayı denerdim türkçeyi denemesem
çekirdeğim derinle ovulmuş kadar beyazlamayı ama uyanmayı beklerken kararan gözler gibi örttüğüm hırpalanmış kare kafes oldu bana
bu zorunlu uslulukla atamayacağım adım
ne yağmak ne gürlemek bataklığında muştu
şehirde tek arayış tek suç ağzın ve ağzım
ayan beyan istihbarat cam açılmazlığın şehri
sigaramı öğrendiğin devlet cümleleriyle
hep eksik diplomayım sesinde öğretmenimin
dört kitabın manası lut gibi helak ceketimde