gitar çalmak

entry191 galeri video2 ses3
    181.
  1. bu başlığa gitar ilgili yazacağım gibi bağlamadan ve flütten de bahsedeceğim ve de yetişkin ailelere hitaben de psikolojik farkındalık sorumluklarını hatırlatmak amacıyla bazı şeyleri müzik anlamında çocukları açısından gözlemlemelerini önereceğim. olabildiğince de kısa tutmaya gayret edeceğim.

    benim gibi biri için anlamı "gitar'a bir kadın gibi aşık olmak" yine böyle benim hissimi yaşayan müzisyenler çoğunlukta olmak ile beraber, kimisi sadece para kazanmak için "gitar çalarken" kimi de "aşkı bulmak için" gitar çalıyor. benim gitar çalmaya başlamam 2005'te oldu.

    şimdi neden çocukların gözlemlenmesini hatırlamak ihtiyacı hissetiğimi belirtelim. müziğe başlama noktasına getirenin ailemin gözlemi değil benim kendim keşfetme sonucu ortaya çıkması sebebiyle, yani ben o ilk adımı atmasam belki de bu kabiliyetimi ortaya çıkaramayacaktım o yaşta diye yaşadığım çocukluktan örnekler şunlar;

    ben 96'da yalova 5 yaşında bir çocuk olarak sürekli geceleri uyanırdım,televizyonu açardım ya çizgi film izlerdim ya da hoşuma ne gidiyorsa. şunu çok net hatırlıyorum o zamanlarda bir program vardı şimdi ki yaşıma yaklaşırken o programı araştırdım, o program "duygulu türküler" imiş. ben bir gece o programın tekrarına denk geldim. orada arif sağ ile belkıs akkale'nin beraber söylediği seher yıldızı türküsünün klip tekrarı yayınlanıyordu. o yaşta nasıl olduysa ben onu büyük bir keyif ve ilgiyle dinledim. aradan seneler geçti, ilkokul 2'de koroya katıldık. bize eşlik eden tek enstrüman gitardı ve onu çalan da yavuz hocamdı.
    şu sıralar yalova'ya gittikçe ona ulaşmaya veya çevredekilere sormaya gayret ediyorum.bu yavuz hocam ile ortaokulda tekrar bir anımız olacak ama ondan önce bir şey var, okul tatil oldu ve koro dağıldı mecburen.herkes nerede ? sesimi duyan var mı ? aa kuzenlerim bizde diye annemlerin yanında uyumak zorunda kaldım yer açılsın diye. aa annem beni kaptı götürüyor, anne nereye gidiyoruz ? hadi gidiyoruz deprem oluyor,17 ağustos 1999 deprem oldu. o anın psikolojilerini gördüğüm tabloları ileri zamanlarda yazacağım konumuz müzik. sadece onu da bir aksiyon yaratarak hatırlatmak istedim depreme hazır mıyız diye.
    işte depremden sonra ev tadilata alındı biz önce kızılay çadırı sonra askeri çadır ve nihayetinde çınarcık yolundaki prefabriklere geldik. bu toparlanma sürecinde bir ara en büyük ablamlara gittik. onun kızı yani yeğenimde bağlama çalıyordu. ben dedim ver biraz oynayayım diye önce tüm müzisyenlerin sevmediği bir şeyi yaptım, alt eşik ile gövdenin alt kısmında kalan çın çın ses çıkaran kısa telin olduğu bölgeye vurdum. dayı oraya vurma teller kopabilir diye uyarınca bu sefer alt eşik ile sap arasında yapmaya başladım. anlamsız vuruşlar yapsam da kafamda "arif sağ gibi çalıyorum" hissi canlandı. bu konularda hafızam çok iyidir öğrenme süreci sağladığı kalıcılığı fazla oluyor bende. tabi ailem bu durumları henüz gözlemleyemedi. yani çocuklarının bir enstrümana ilgisi olduğunu ki amcalarımın ve de rahmetli dedemin müzisyenlik yanları olmasına rağmen böyle bir şeyi düşünememişler. suçlamıyorum. sadece ailenizde genetik miras yoksa bile çocuğunuz ilgi gösterdiği nesneleri mümkün oldukça gözlemleyin hatta not alın. ve en yoğun ilgi gösterdiği nesneleri buradan tespit edin. çünkü benim müzisyenliğime hala kanaat getirmedikleri açıkça kanıtladığım şeyler yaşadım. o prefabriklerde daha 2000 yılı bitmemişti ya da yeni girmiştik 2001'lere,flüt çalıyordum,övünmek için değil bayağı süslemeli olarak ne duysam çalıyordum. babam bana oğlum artvin'den başla geze geze gel flütünle derdi çalardım. ama tutup da yahu bu çocuk müziğe kabiliyetli diye eğitim almama bile kanaat getirememişler. biraz da deprem psikolojisinden olsa gerek. ben nasıl müzisyenliğimi kanıtladım peki. bir gün prefabriklerden çarşıya gittiğimiz fatih caddesinde alpa müzik var, hala duruyor orada. işte o çarşı dönüşü minibüs durağına giden caddede, o dükkanın önünden geçerken,bir anda dükkana döndüm ve tüm enstrümanları görmem ile beynimde saz seçilmiş kutsal ruh misali vahiy inmiş gibi canlanınca anneme dönüp "anne ben saz çalacağım" dedim. sağ olsun hayır demedi de bu mesleği öğrenme şansına eriştim. işte o 2001 başlarında önce kadın bir hocadan 2 ay uzun sap dersi aldım. gerek taze beyin olmanın gerekse genetik şans ve flüt alt yapısıyla kursta bir amcanın 2 ayda geldiği konuyu 2.hafta geçmiştim ve bayağı bayağı çalıyordum notasına göre. ama aklımda yer edinen biri vardı. arif sağ. hep onun nasıl çaldığına bakıp onu taklit etmeye çalışırdım ama uzun sap dediğimiz karadüzende bu mümkün olmuyordu, işin içinden çıkamayınca sınıfta bağlama çalan bir arkadaşıma sordum ve sonra arif sağ'ı çalabilmek için başka düzen öğrenmem gerektiğini öğrenince buradaki kurstan ayrıldım. ve başka kursa gidip bağlama düzeni ile başlayıp 4 yıl çaldım.
    Ve günler geçti, bir gün yavuz hoca ile tekrar karşılaştık.Yalova'da ortaokuldayken bir gün edebiyat öğretmeniyle şiir müsameresine çalınacak türküler için öğretmenler odasında beraber hazırlandığımız sıra bir baktım Yavuz hocam kapının eşiğine elini yaslamış sırıtarak beni izliyor. Beni tanıdı sonrada çalışma bitince yanıma gel dedi. çalışma bitti yanına gittim, oğlum madem bağlama çalıyorsun bana niye söylemedin ne adamsın ya dedi. bende "hocam elbette ama yani bağlama çalarken de hadi gidip hemen yavuz hocama söyleyeyim diye de bir fikir oluşmadı kafamda" deyince, sende haklısın oğlum dedi. neyse önce o gitarının akordunu kontrol etti sonra ben bağlamanın akordunu kontrol ettim. sonra hep beraber karar sesi verdik. işte o an içimde öyle bir his oluştu ki "1 sene önce benden bir yaş küçük olan bir kıza aşık olduğumda ne yaşadıysam gitar ve bağlamayı duyunca o hissi yaşadım hormonal olarak. kelebekler uçuştu karnımda." sonra yavuz hoca dedi ki oğlum mevlam bir çok dert vermişi çal ama biraz tempolu çal dedi. (nereden nereye şimdi agnostiğim) çaldım, tabi hocamın çaldığı akorları şu an böyle hatırlıyorum da düz akorlar da basmıyormuş. yani armonisi ve teorisi iyiymiş işte eşlik etmeye başladığı an ben yine o hormonal değişimlerle plajda güneş çarpmış misali abartmıyorum yüzüm gözüm ateş içine girdi. 1 sene önce o kızı görünce ne hissettiysem bu iki enstrümanın birbirine eşik ettiği an bunu hissedince çalarken içimden şöyle dedim "ben o kıza aşık olunca ne hissettiysem şimdi bu gitar bağlama beraber olunca aynı şeyi hissediyorum. demek ki gitara aşık oldum.hemen başlamalıyım" niyetiyle konuya aileme açtım ve bağlama dersi almaya devam ettiği kursta, aynı hocadan gitar dersleri aldım.
    gitar çalmaya başladığım zaman üzerinden 15 sene geçti. bu 15 senede hakkını tam anlamıyla verecek profesyonelliğe ulaştığım tam anlamıyla söylenemez.hiçbir müzisyende zaten tam anlamıyla piştiğini kabul etmez.
    bazı bilgilere erişmekte zorluk çektiğim dönem kadar bazı bilgileri ulaşmayı akıl etmediğim zamanlar olmuştu. mesela ilk uzun sap ders aldığım 2001 yılı döneminde hoca bana yanlış hatırlamıyorsam "yahoo'ya bak" dedi bağlama ile ilgili. tam emin olamasam da o dönem yahoo vardı galiba çünkü.
    tabi 9 yaşındayken ne yahoosu... anca mynette okey oyna, cstrike 1.5 oyna ama botların, ayakkabı botu olmadığını yeni yeni öğrenen ve oyun dünyasından diğer dünyaları hiç öğrenmediğim için, birde çekinip utandığım için "hocam o nedir" diye soramadım. sorsam bir çok şey benim için değişirdi herhalde o dönem. başka bir zaman 2.bağlama dersi aldığım hocam "oğlum bende bir radyo gibi bir şey var, böyle tek tek çalıyorsun kaydediyorsun bir tuşa bastıktan sonra o hepsini sana tek parça olarak hazırlıyor" dediği kanal kayıta da kafam o sıra basmayınca, kafam karıştı hocam bana yaramaz herhalde dedim. sen bilirsin demişti. yaşıma göre normal olan da var, akıl etmem gereken ya da akıl etmemi daha kolay sağlayacak şeylerin de hocalarım tarafından ve de ailem tarafından sağlanması gerekenlerde. yani bu bir anlamda felsefeyi de çocukların kendini keşfetmesine yardımcı olmak üzere, hem ailelerin öğrenmesi hemde çocuklarına kısmi olarak yaşına göre öğretmeleri gerektiğine kanaat getirdiğim için bir hatırlatmam da felsefeyi ihtimal etmeyin demek olsun.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük