önce muhtemelen biriyle sevgili olduğunu öğrenirsiniz. üzülürsünüz, çok... mutlu olması iyidir hoştur ama akla yanındaki gelince, başkasıyla mutlu olduğu gelince göğsü bir sıcaklık okşar.
sonra öğrenirsiniz ki nişanlanmışlar. o göğsünüzü okşayan sıcaklık bu sefer yakar. karnınız ağrır. ağlarsınız. çok şarkı dinlersiniz. gidip ne yaptın diye soramazsınız, o artık başkasınındır ve zelzele yaratmaya hakkınız da yoktur. çünkü bir insandan öğrendiğim en kalender şeylerden biri, birini sevmenin sadece seven kişinin problemi olduğudur...
işte sonra davetiye kartlarının dağıtıldığını öğrenirsiniz. benim kadar şanslıysanız siz de arkadaşlardan görürsünüz o davetiyeyi. düğün tarihi yaklaştıkça o davetiye gelirse aklınıza o arkadaştan atmasını istersiniz.
ben atları çok severim, düğün aklınıza gelince dizginleri çıkarılmış yaşlı bir at gibi hissedersiniz. öyle zamanın yorgunluğu ve alışılmış seyirden nereye ayrılacağınızı kestiremezsiniz. buna çok kısa tabirle dizlerinizin bağı çözülür diyebiliriz. o sıcaklık da kor olur. gökyüzü de düşman kesilir. bir yukarı bir aşağı, bulutlar ve asfalt düşmanınız olur. akciğeriniz sanki patlayacakmış gibi hissedersiniz, hani nefes alıyorsunuz ama sanki vücudunuzda deforme var ve o nefes içinize dolmadan dışınıza boşalır. bir de baş ağrısı olur. ağlamaktan burun ve göz sızısı olur.
peki düğün günü ne mi yaparsınız?
ben balkona çıkıp bi sigara yaktım.
üzerinden yıllar geçmiş hiç acıtmıyor sadece izi var.