atatürk kurtuluş savaşı yıllarında islam hakkında olumlu şeyler söylemiştir hatta meclisin açılışı duayla falan olmuştur, atatürk savaş sırasında camilerde hutbede vaaz vermiştir. ancak türkiye cumhuriyeti ilan edilip atatürk bütün gücü eline aldığı zaman(bu yıllar 1930'lu yıllara denk geliyor.) kendisinin islam hakkındaki görüşleri 180 derece değişiveriyor.
evet karabekir, arap oğlunun yavelerini türk oğullarına öğretmek için kur’ân’ı türkçeye çevirttireceğim. ve böylece de okutacağım. ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler' - kazım karabekir paşaların kavgası
''“ahlaksız bir arap'ın dini görüşlerinden oluşan islam artık ölmüştür. belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil.. dine ihtiyaç duyan bir yönetici korkaktır. hiçbir korkak, yönetici olmamalıdır." (grey wolf, mustafa kemal, an ıntimate study of a dictator, h.c. armstrong, sayfa 241, 1934)
fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. m. kemal (kaynak: söylev ve demeçler, cilt 1, s 389. (1 kasım 1938'deki son meclis konuşması)
gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur, din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir. m. kemal (kaynak: atatürkün el yazmaları, medeni bilgiler, afet inan)
tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. m. kemal (kaynak: atatürkün el yazmaları, medeni bilgiler, afet inan)
natür (tabiat) insanları üretti, onları kendisine taptırdı da… m. kemal (kaynak: atatürkten düşünceler, derleyen: prof. enver ziya)
ali kılıç (istiklal mahkemeleri savcısı, merhamet nedir bilmez)anlatıyor: “meclise geldik. bir de müezzin geldi. müezzin ezan okudu. meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman atatürkün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. atatürk ne istediğini sordu. imam ellerini kaldırarak: “dua etmeden girilmez!” dedi. atatürk, “bu yurt askerin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. yoksa senin duanla değil! çekil oradan!” dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi.” (kaynak: kemal arıburnu, atatürkten anekdotlar-anılar)
türkler, arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. arap dinini kabul ettikten sonra türk milletinin milli rabıtaları gevşedi; milli hisleri ve heyecanı uyuştu. bu pek tabii idi. çünkü muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, bir arap milleti siyasetine müncer oluyordu. m. kemal (kaynak: medeni bilgiler ve atatürkün el yazmaları, afet inan, türk tarih kurumu basımevi, ankara 1969, s 364-365)
insanlar ilk devirlerinde pek acizdi. kendilerini koruyamıyorlar, hiçbir hadisenin de sebebini bilmiyorlardı. kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. nihayet insanlık vicdanında bir kuvvet yarattı. o da işte allah’tır. herşeyi ondan beklediler, ondan istediler. hastalıktan, felaketten korunmayı hep allah’larından istediler. fakat modern çağlarda insan herşeyi allah’tan beklemedi. ancak toplumdan bekledi. her şeyin koruyucusu insan cemiyetidir. bizi koruyan, refah içinde yaşatan toplumdur. m. kemal (kaynak: enver behnan şapolyo, atatürk ve milli mücadele tarihi, 1932, s 305.)
muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. bunlar artık efsanelere karışmıştır. hakikatte peygamberin ilk söylediği kuran ayetinin ne olduğu malum ve belki de mazbut değildir. kuran sureleri muhammed’e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdi. muhammed’in söylediği sureler uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur. muhammed, bu surelere birçok çalıştıktan ve incelemeler yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir. m. kemal (kaynak: afet inan, atatürkün el yazmaları, 2000'e doğru dergisi, 8. sayı, s 15-16.)
benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. m. kemal (kaynak: andrew mango, atatürk, s 447.)