Teknoloji-temelli ilerleme saplantısı percinlendikce, sürat en önemli ama en önemli vektör haline geldi bizim için. Yavaşlık ise, banallik, yoksunluk, geride kalma ile birlikte düşünüldü. Son zamanlarda yavaşlık konusu üzerinde daha çok düşünmeye başladım. Aceleci davranmamak, üzerinde uzunca düşünülmemiș fikirlerin peşinden gitmemek adına sakınce, dingin bir şekilde düşüncelere dalmak, kendi içimde filozoflarin temel izlekleriyle hemhal olmaya çalışmanın tadını çıkarmak istiyorum. Eskiden aklıma gelen her şeyin peşine düşer, çabuk sıkılır, herseydenbirazcilik yapardım. Eskiden doğru olduğuna inandığım saçma sapan teorik angajmanlarimi nasil canhıraş savunmuşum düşünüp gülerim. Felsefece düşünmek, daha naif bir dille söylersek, düşünmeye yaklasabilmek; derinlesmek ve herhangi bir konum almadan evvel etraflıca düşünmek gibi geliyor bana. Bunu yapmaya muktedir olmayanlar, savundukları her bir fikrin gerisinde saklamaya çalıştıkları reaktif arzu olan hıncın çukurunda kendini tuketecegini göremezler ve Jamesonci anlamda pastișe dönüşürler. Bir zamanlar ben de böyleydim, degismisim. Olgunlasmak sanırım biraz da bu yavasligin açıldığı olanaklilik sahasına göz kirpmak gibi bir şey.