Yeni ateizm 21. Yüzyılın ortasında ortaya çıkmış, Batı Avrupaʼda ve Kuzey
Amerikaʼda yaygınlaşmış bir görüştür. Bilhassa sözde islam adına işlenen terör eylemleri
neticesinde popülerliğini arttırmıştır. Din ve bilimin çatıştığını ilan eden bir dünya görüşüdür.
Bilhassa Richard Dawkins, Daniel Dennett, Sam Harris ve Cristopher Richardsonʼun
öncülüğünü yaptığı bir dünya görüşüdür. Tabiî ki onlarla sınırlı değildir. Bu görüş aslında
bilimcilik dünya görüşüne dayanmaktadır. Bilimcilik dünya görüşünü kısaca belirtmek
gerekirse; yalnızca doğa bilimleriyle elde edilen bilgilerin meşru olduğu, doğa bilimlerinin
dışındaki bilgilerin meşru olmadığı ki buna sosyal bilimler, felsefe ve din de dahil bu görüşe
dayalı bir pozisyondur. Yeni ateizmin yayılmasındaki önemli etkenlerden birisi din ve bilimin
çatıştığı görüşüdür. Elbette bu görüş yeni bir görüş değildir. Bertrand Russelʼda, Draperʼda
da, 19. Yy düşünürlerinde, Büchnerʼde de bu görüşü görmek mümkündür. Yalnız modern
dönemde yeni ateistlerin bilhassa dinden tamamen negatif bir unsur, negatif bir kurum olarak
bahsettiklerini görüyoruz. Bu anlamda örneğin 19. Yyʼın önemli düşünürlerinden Durkheim;
Dini Hayatın ilk Şekilleri isimli eserinde dinlerin toplumsal birlikteliği sağlayan bir
fonksiyonunun olduğunu söyler. Hatta Marks bile din halkın afyonudur derken aslında bir
cümle öncesinde, taş kalpli bir dünyanın ruhudur der dinler için. Aslında Marksʼın da orada
bile dinin acıları dindiren fonksiyonuna referans verdiğini görüyoruz. Yani Marksʼa göre
dinler kötülüğün kaynağı değil, ekonomik ilişkilerin, sınıf ilişkilerinin bir yansımasıdır.
Dolayısıyla asıl mücadele edilmesi gereken dinler değil, sınıf ilişkileridir. Yalnız yeni
ateistlere göre asıl mücadele edilmesi gereken toplumda denk geldiğimiz bütün kötülüklerin
anası aslında dinlerdir, dolayısıyla dinlere tamamen negatif bir rol biçerler ve dinlerin her
türlüsüyle her alanda mücadele edilmesi gerektiğini söylerler. Öyle ki bilhassa Richard
Dawkins, Sam Harris ılımlı dindarlarla bile mücadele edilmesi gerektiğini, çünkü ılımlı
dindarların aslında içlerinde Usame Bin Ladin yaratma potansiyeline sahip olduklarını
belirtirler. Tabi yeni ateistler aslında bu görüşleri savunurken belli bedeller ödemek
zorundalar. Bilim tarihini çarpıtmak, felsefeyi çarpıtmak, belli felsefi argümanları görmezden
gelmek gibi yollara başvurmak zorundalar. Bütün faturayı dinlere kesmek için belli toplumsal
dinamikleri de görmezden gelmek zorundalar. Tarihin önemli bir kısmını çarpıtmak
zorundalar. Örnek vermek gerekirse Nikaragua gibi Latin Amerika ülkelerinde diktatörlere
karşı din adamlarının halkı örgütlemesi ya da Polonyaʼda diktatörlüğe karşı yine halkın din
etrafında birleşmesi, köleliğin kaldırılmasında dinlerin oynadığı rol, Vietnam savaşında
dinlerin oynadığı olumlu rol, hastanelerin dini kurumlar olarak ortaya çıkması, üniversitelerin
batıda dini kurumlar olarak ortaya çıkması, orta çağda tüm günahlarına rağmen kilisenin
bilimin en büyük finansörü olması, sanatın finansörü olması, örneğin Bah Aziz Thomas
kilisesi tarafından yirmi yedi yıl boyunca finanse edilmiştir, sanatın arkasında kilisenin
olması, daha bir çok konu yeni ateistle tarafından görmezden gelinir. Sadece dinlerin
kendilerince negatif yönlerine odaklanıp onları çarpıtmaya çalışırlar. Bu konuda da bu
yaptıklarından ötürü hem teist hem de ateist düşünürler tarafından yoğun bir şekilde eleştiriye
uğramışlardır.