haybeci hayat sahiplerinin oluşturduğu bir alt kültür vardır babacım, senin benim hepimizin yaşadığı; tıkırında, normal, sorgusuz ve kabullenmiş hayatlarla adeta taşak geçer bu abiler ablalar. ortak noktaları da renksiz hayatlarını farklı olma çabaları ile boyamak uğraşı içinde bulunmalarıdır; kah isteyerek, kah istemeyerek, kah talı mıçı.
sizler için ava çıktım dostlarım ve hepisini okla okladım, karlıı kahayıın hormahanındaa yürüyohoruum livaaneli.
-- "cami babamın malı" adamları: madem ki bugün gurban bayramı, biz de mevzuya dinden diyanetten girelim baba. şimdi, bu herifleri tek bi şablona oturtmanın imkanı yok, yani camiyi sahiplenen herifler üzerinden envai çeşit modellemeye gitmek mümkün. namazda gülüyorlar diye çoluk çocuğu dekmikleyen moruk da oluur, top oynamış velet taifesine şadırvandan su içirmeyen işgüzar vatandaş da olur, fakat bize daha haybeci, daha hesapçı ya da daha nevi şahsına münhasır adamlar lazım.
misal, inönü camii'ni bilenler için söylüyorum, sağa doğru (deniz tarafındaki meleğe) selam verirken hemen solundaki herif ya ağzını kapatmadan sıcak sıcak esner ya da seslice huuuıpp diye nefesini içine çekip ffff diye bırakarak sessizce geğirir omzuna doğru, sola dönüp selam verecekken komple içine çekersin o kokuyu, herifin iftarda ne yeyip içtiğini anlayıverirsin bi çırpıda.
- hmm. ezo gelin çorba, karnabahar, pilav, köfte.
- buyur?
- karnabahar karnabahar..
- ney karnabahar?
- cebinde mi getirdin ulan eşşekoğlueşşek?
- nasıl konuşuyon lan allahın evinde?
- sen nasıl kokuyon lan allahın evinde?
- sası sası.
- kırmızı çizgili yeşil halıların aranılan ismisin abim, idolümsün, ikonamsın, son akşam yemeğim, kutsal kasemsin..
cami babanın malı ya, iftar sofrasından kalktığın gibi gel aman, leş gibi kok şerefsiz.. bu ibne takımı yüzünden on yaşında jübilemi yaptım lan, üçüncü rekatta cemaatin alkışları eşliğinde omuzlarda mescit dışına taşındım.
bir de imamdan çok imamcı, cemaati yönlendirmeye çalışan işgüzar herifler vardır. ona buna emrederler, ota boka isyan bayrağı çekerler. "ayağa kalkın da safları sıklaştırın beyler, bakın orda hep boşluk olmaz ki canım.. allah allaaaah.. beyefendi bağdaş kurma.. bağdaş kurma beyefendi üç kişi sığar oraya" gibi bir taktik savaşında başrol oynadıkları gibi, "cemaat-i müslimin, bakın dışarıda bi sürü insan var, bi kalkın toplanın ya. bak yağmurda kalacak bu kadar insan" diye de bağırıp çağırırlar sinirden köpürerek. ulan dışarıda yaldır yaldır, ayna gibi güneş var, nerden hissetti, nerden anladı bilemezsin, harbiden iki dakika sonra da yağar o yağmur. vallahi de yağar, billahi de yağar abi o yağmur. belirtildiği üzere bu sinir ehlinin bir de ota boka isyan edenleri vardır ki, cuma namazına gelmiş "her boktan anlayan esnaf" bunların en büyük düşmanlarıdır; o kitleleri sürükleyişini, karizmasını yerle yeksan eder, kıyasıya demoralize eder bu ihtiyarları kahraman esnaf.
- yahu ses gelmiyo bu tarafa, söyleyin açsınlar şu hoparlörü!
- ... (cemaatte derin sessizlik)
- ses gelmiyo seees! açtırın şu hoparlörü!
- kablosu uzanmıyor hoparlörün, gelmez oraya ses.
- yahu kardeşim, açtırın hoparlörü açtırın ses gelm..
- kablo uzanmaz!
- hopar.. hutbe çıkışı minbere gel şerefsiz..
***
-- "dördüncü boyut" adamları: bunlar hadiselerin, mevzuların akla gelmedik noktalarına dikkat çekme iddiasındaki ibnelerdir. ha, herkesin göremediğini görmek, ifade edemediğini dillendirmek zekaya işarettir fakat bu yavşolar sefil bir karizma peşinde var olması imkan dahilinde görünmeyen bi fikir atarlar ve ciddi ciddi de savunurlar bunu haa.
- lan nasıl olur amına koyim ya, nasıl 20 olur olum eşşek gibi doldurmuştum kağıdı?
- he abi ben de gördüm sınavda senin kağıdı, o kadar kötü değildi.
- en az 40 olum o kağıt. valla en az 40
- (dördüncü boyut adamı muhabbete dalar) belki de hoca kağıdınla oynamıştır? silmiştir senin cevapları?
- la saçma saçma konuşma
- tabii olum, benim amcam da bi gün sınava girmiş..
- samet.. allah'ın adını verdim birader..
ulen papyoon.. yalnız belirtmek isterim ki bu hayali diyalog falan değildi, üniversitedeki ilk senemde resmen yaşanmış hadisedir. herif ciddi ciddi hocanın kağıdımla oynadığını iddia ettiydi, sırf amcasının yalandan hikayesini anlatıp kalabalıkta prim yapmak adına, halden anlamaz puştaki..
bu haybeci hayat örneğinin biraz daha anlaşılır olmasını sağlamak içün bi de mizansen yaratalım misal;
- (dingdong cikcikcik)
- kim ooo?
- aç yavrıım, hele bi aç yavrııım.
- buyur teyze.
- yavrım bi ekmek parası yavrıım, allah rızası için bi ekmek parası, gönlünden ne koparsa..
- la bırak, parmağında altın yüzük var, daha ney ekmek parası?
- (dördüncü boyut adamı arkadan sinsice yaklaşır) belki de hızır aleyhisselam'dır ha?
manyak ibne.
***
-- "televizyona çıktım o halde neden götüm kalkmıyor" adamları: sıradan ve siklenmedikleri, saygı görmedikleri hayatları; hasbelkader bir dizide görünmeleri ya da salaş barlarda çıkarken insan olanın izlemeyeceği şovlarda göt atıp kendini nimetten saymaları ile değişen insan evlatlarıdır bunlar.
bi herif vardı mahallede, hani çok da muhabbetimiz yoktu, arada selamlaşırdık, halimizi hatrımızı sorardı vakti evvel yavşakça.
biz okumayı seçtik, o bi mankenlik ajansına başvurdu. insanları güzel çirkin diye sınıflandırmak hayat görüşümün sınırları dışında kalır ama, abi bu da allah affetsin eşek arısı gibi bi herifti ya, epey şaşırmıştık seçilince. eleman yüksele yüksele star tv'de bir dizide kötü adamı oynadı, bir vakit sigara almak üzere bakkala dal taşak yürürken karşılaşmıştık da, sadece bir saniye kadar gözgöze gelmiştik ibneyle. bilmezsin, çok şey konuştuk o bir saniyede:
- 70 milyon izliyo beni olum, daha aşurtmanla sigara al sen it..
- bizim de giderimiz var be olum?
- ayrıca bölüm başı 3 bin lira moruk..
- hehheh bizi de görürsün artık.
ilk maaşa yamanan adam oldum dostlar, belki ekürisi de gelir diye arkadaşının sevgilisiyle buluşmasına kendini davet ettiren üçüncü adam oldum..
***
-- "emin değilim" sevgilileri: hadiii? hadi yaa? ciddi misin sen?
ulan yıllar yılı bi altı doldurulamamıştır bu "emin değilim" kelamının. neye emin değilsin, kimden emin değilsin, soracak olsan "hiçbir şeyden emin değilim" cevabı alman kuvvetle muhtemel. resmen bela.
zikredilmemiş bir ayrılığın; kırmayarak söyleme biçimi, bir iyi niyet gösterisi, bir merhamet bağışı ya da şiblî'nin gülü müdür mansur'a attığı?
acaba hangi hak sureti, bir terk edişten az yaralar?
***
haybeci hayatların insanları, şu gece karar verdim, karşıma çıktığınız ilk yerde yakanızdan yakalayıp yaslayacağım sizi duvara. ve umarsızca haykıracaksınız: