her ne kadar sınavlarında öğrenci kayırdığına bizzati şahit olsam da, sınavlarından önce bazı arkadaşlar elinde birebir sorularla çıkagelse de akademik anlamda kişiye, ciddi ciddi inanılmaz bilgiler sunan bir akademisyen, -resmiyet bir kenara- "hoca".
dersini geçmenin sırrı ödev almaktır -ödev de harbi ödevdir ama almamış olmaktan daha iyidir-. derse katılınca da bir şey olmuyor. ha, sizi fakültede orda burda görünce hatırlıyor selam veriyor, kılığınızda kıyafetinizde saçınızda başınızda değişiklik yapınca bile farkediyor bu gerçekten çok güzel ama 3 sayfa karınca duası gibi, doğu illerindeki üniversitelerde pekala yüksek lisans tezi sayılabilecek bir sınav kağıdına 55 veriyor. o kağıda itiraz etmememin yalnızca iki sebebi var: 1, en nihayetinde yüzlerce öğrencinin erişemediği bir şerefe erişip dersi geçmiştim. 2, daha önümde 2 yılım vardı.
mezuniyetimin üzerinden çok zaman akıp geçtiğine göre rahat rahat yazabilirim ohhh. burayı okuduğunuzu da biliyorum hocam. sizin öğrettiklerinizi kendi çabamla bile öğrenemezdim. açtığınız ufukların orada bir yerde var olduğunu dahi bilmiyordum. her bir sınav kağıdını kendi çocuğunuzun kağıdını okur gibi okuduğunuzu da biliyorum ama ben o 55'i hak etmedim hocam. hele hele birileri o sınavın sorularına günler önceden sahipken ve bunu güle güle çekinmeden anlatabiliyorken hiç hak etmedim. içimde kaldı... içimde kaldı.