intihar etmek

entry1518 galeri video3 ses1
    1359.
  1. ölüm meselesinin gerçekliğinin farkına varınca karar verme eşiği biraz daha çabuk geçiliyor sanırım. aslında ölüm dediğimiz mesele yaşam denen meseleden çok daha büyük bir gerçek. sadece kabullenme konusunda sıkıntılarımız var. ben olmasam, biz olmasak, çevremizdeki birkaç kişiden başka kim üzülür ki? hiçbir üzüntü de sonsuz olmadığına ve insanlar mevcut yaşamlarına devam etmek zorunda olduklarına göre intihar meselesi sadece kişinin piyasadan bir diğer kişi ölene kadar yok olması meselesi. hiç kaybolmadınız mı? hiç nereye gittiğinizi kimseye söylemeden ya da nereye gittiğinizi bilmeden çıkmadınız mı yollara? ben çıktım. uzun süre kayboldum. döndüğümde sadece bir kaç kişi -ne zamandır nerdesin ya?- dedi. ben de -evden çıkmıyorum abi- dedim. o ara ne yaptım? bilmiyorum. oldu yaşamım boyunca böyle kayboluşlarım. sanırım yine gitsem, pek kimsenin umrunda olmam. ama burda mesele ben değilim. olmayacağım.

    intihar bir çeşit tamamlanma içgüdüsü. aslında sürekli insanın aklında. her seferinde biraz daha yaklaşılıyor, en sonunda level tamamlanıyor, son hazırlanıyor. tanrının insana verdiği bir hak belki de. kim bilir?

    bundan bir kaç ay önce reşat abi intihar etti mesela. herif yıllarını dünyanın dört bir yanına ahşap evler yaparak geçirmiş bir mimar. astı kendini. hatta babam indirdi cansız bedenini ipten. neden olduğunu kimse bilemedi. ortada hiçbir şey yok. tertemiz giyinmiş, traş olmuş bir adam, asmış kendini sabaha karşı bir ipin ucuna, sallanmış derin boşlukta. madem ki her şeyi göze aldın, böyle mi olmalıydı sonun abi? keşke bana söyleseydin. daha güzel bir son yazardık sana. vizyonsuzca oldu bu, kusura bakma. cehennemde de karşılaşsak, yüzüne söyleyeceğim bunu. sana yakışan bir son değil bu.

    ben de çok düşündüm. kafamda her seferinde ayrı bir senaryo kurdum. öncesini, sonrasını güzelce kafamda hikayeleştirdim. düşündüm ama sadece. ölüm, yaşam meselesinden daha çekici geldi hep. ama şimdi değil. şimdi değil.

    her neyse, bu işi kafasına koymuş insan zaten tutup buraya elbet bir gün yapacağım diye bıdı bıdı yazmaz sanırım. ya da yazmıştır belki, bilemem. ama ölümü bile göze alabilecek kadar incinmiş bir insanı hiçbir şey yıldıramaz sanırım. üzerine git, yaşa, yaşamak güzel gibi beylik lafları etmenin de manası yok. kişiyi, karşısına aldığı gerçeklikten uzaklaştırmak ihanet olur belki de. kim bilir? bunu da bilemem mesela. bi halt bilemem ben. sik gibi adamım zaten. tuvalette ağlamışlığım var üzerimde asker üniformasıyla ve yaşım 28 iken. hıçkırıklarım duyulmasın diye üst üste sifon çekmişliğim var. yan kabinde işeyen adamın -ulan yandaki de ne sıçmış be! kaç defa sifon çekti götveren- diye düşüneceğini düşünecek kadar sikko bir adamım. evet, umut sarıkaya'nın meşhur yarrak gibi adam'ı benim.

    pffff ne kadar uzattım. halbuki yazmak istediğim birkaç satırdı, tuvaletteki anılarımdan bahsetmiş bulundum.

    demem o ki, insan dediğimiz eşref-i mahlukat eğer ki ölmeyi isteyecek kadar cesursa, her şeyi yapabilecek kadar cesurdur. tüm korkularını yenmiştir. onun için bence kendini asmak, bileklerini kesmek, bir avuç hap içmek ya da kendin yüksek bir yerden atmaktan öteye geçmeli ölüm planı. kaçmalı mesela. çıkıp cepteki tüm parayla gidilebilecek en uzak yere gitmeli. madem ki kendini asacaksın ve geri kalan hiçbir şeyi siklemiyorsun, amazon ormanlarında adını bilmediğin bir ağacın o güzel dalına as. madem ki kendini yüksek bir yerden atacaksın, yine adını bile bilmediğin bir denizin kıyısındaki en yüksek yere çık, ordan at. kendini olduğun yerde öldürüp de birilerinin cansız bedenine dokunmasını bekleme. bırak, kayboldu desinler senin için.
    aslında ölmek bahane biliyor musun.
    yola çık.
    belki tutunacak bir hikaye bulursun.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük