bu konulara ilgisi olanlar için yazmak isterim birkaç şey.
kuramın çıkış noktası, parçacıkları ve özellikle de evreni daha iyi açıklayabilmek yolunda atılan adımların şu an için yetersiz kalması diyebiliriz.
standart model dediğimiz teori, parçacıkların yapısını ve davranışlarını oldukça iyi açıklar. fakat bir sorun var; doğadaki 4 temel kuvvet dediğimiz güçlü, zayıf etkileşimler, elektromanyetizma ve kütle çekim kuvvetinden ilk üçü, birbiriyle ve standart model ile gayet uyum içerisindeyken, kütle çekim kuvvetinin bir uyumsuzluk problemi var. eğer kuantum fiziği ve standart model ile kütle çekim kuramı bir çatı altında toplanabilirse, ortaya her şeyin teorisi çıkacak. bu da aslında evrenin nasıl oluşup nasıl işlediğini daha doğru bir şekilde açıklamamızı sağlayacak diye düşünüyor bilim insanları.
burada bir bilgi vermem gerekiyor. görme dediğimiz olay, bir nesneye çarpan ışığın o nesneden yansıyarak gözümüze ulaşması sonucu gerçekleşiyor. fakat bu iş makro boyutlu cisimler için geçerli. eğer bunu, parçacıklar boyutunda yapmaya kalkarsak şöyle bir durum çıkıyor ortaya;
bir elektromanyetik dalga olan ışık dediğimiz olgunun taşıyıcı parçacıkları olan fotonlar, atom altı parçacıklar ile etkileşmek için biraz büyük kalıyor. eğer bu etkileşmeyi sağlamak için daha kısa dalga boylu dalga kullanırsak (ki öyle olması gerekiyor) o zaman da ışığın enerjisi artıyor. bu çok yüksek enerji de, temas ettiği parçacıkların yapısını değiştirdiğinden, gözlemeye çalıştığımız parçacığı bozuyor ve işimize yaramıyor. heisenberg'in belirsizlik ilkesi de burada devreye giriyor zaten. meşhur gözlemci etkisi dediğimiz şeyi bilirsiniz...
bir parçacığı göremezsek yapısını nasıl bilebiliriz? işte bunun için teorik olarak parçacıkları birer nokta olarak kabul ediyoruz. fakat bu kabulün işimizi görmemesi, bilim insanlarını yeni bir arayışa itti. bir parçacığı, noktadan biraz daha karmaşık bir yapı olarak düşünürsek ne olur? peki o karmaşık yapının şekli ne olabilir? bir doğru ya da sicim (veya yay)... işte sicim teorisinin ortaya çıkışının kısa hikayesi bu.
bunun kullanışlı olan yanı, bu sicimlerin/yayların her farklı titreşiminin farklı bir parçacığı oluşturduğu fikri. bir keman yayının çeşitli titreşimlerinin farklı notalara karşılık gelmesi gibi düşünebilirsiniz. üstelik kütle çekim kuramı ile de uyum içerisinde olduğundan, oldukça büyük bir heyecanla karşılandı bilim dünyasında.
amaaaa...
bunun da şöyle bir sıkıntısı çıktı ortaya; bildiğimiz uzay+zaman 4 boyutunda geçerli değil. mantıklı açıklamalar yapılabilmesi için 10 boyuta ihtiyaç duyuluyor. bu hariçten gelen 6 boyuttan henüz bir kurtuluş yolu bulunamamış olsa da, sicim kuramına ait matematik son derece iyi ve çelişkisiz işlediğinden, ihtiyaç duyulan fazladan boyutlara rağmen kuram çöpe atılmış değil.