ne ki allah tevrat'ı, zebur'u (burası biraz karışık), incil'i (daha da karışık) gönderdi, şimdi de bana kuran'ı gönderdi hesabı...
kuran'a bakarsak, tevrat, zebur, incil aynen geçerlidir, kuran onların tasdikleyicisidir. uymayan taraflar için papazlar, hahamlar "dillerini eğip bükmektedirler". muharref iddiaları sonraki dönemlerin işidir.
kuran'a baktığımızda peygamber'in tevrat'ta geçen kıssalardan haberdar olduğunu görürüz. tutarsızlıklar vardır ama o kadarı olur kulaktan dolma öğrenilen şeylerde...
fakat o kadar... ne eski ahit'in, ne yeni ahit'in yapısını anlamadığı, kendi yazdığı eski arap şiiri ve güncel arap gelenekleri kapsamındaki kitapla farkını anlamadığı anlaşılıyor. kuran'ın üslubu diğerlerinden çok ama çok farklıdır. diğerlerinde bir "dış anlatıcı", tarih kitabı gibi, şu oldu, bu oldu derken, kuran'da konuşan bizzat tanrıdır. her ne kadar o konuda bazı sıkıntılar var ama girmeyelim...
anlatım tekniği açısından eski ahit'le yeni ahit birbirine çok daha fazla benzer çünkü aynı geleneğin insanları tarafından yazılmışlardır. ancak ikisindeki tanrı anlayışı arasında uçurumlar vardır. kuran'ın tanrısı ise ikisinin arasında bir yerde görünüyor. tevrat'ın tanrısı çok sinirli, habire katliam ve ölüm emreden bir tanrıdır, yeni ahit'in tanrısı ise çok daha müşfiktir.
ister eski ahit'i okuyun, ister yeni ahit'i, göreceğiniz şu olur: ikisi de çok sayıda farklı yazarların elinden çıkmış metinlerdir. hele ki eski ahit yüzyıllar boyunca ekleme yapıla yapıla son haline gelmiştir. orada 10 emri de bulursunuz, yüzyıllar sonra yaşanmış babil sürgününü de...
bu noktada "muharref" iddiaları boşlukta kalıyor. çünkü bir metne "muharref" diyebilmek için bir aslının olması, sonra değiştirilmesi gerekir. oysa hem eski ahit, hem yeni ahit zaten eklektiktir, neyin muharrefi?
"muharref" bir kitap da eklemeler, çıkarmalar, değişiklikler beklenebilir. fakat orjinal üslubun, anlatım tarzının, ana mesajının baştan aşağı ve kendi içinde bile sayısız tutarsızlıkla değiştirilmesi aşırı bir iddia olur. neden böyle yapsınlar? kasıtlı bir değiştirme gayretine girilse, orjinal üslup olabildiği kadar korunmaya çalışılır ki fark edilmesin. hayır, madem ki tanrı kuran'da olduğu gibi kullarına kendisi sesleniyor, neden eski ahit'te ve yeni ahit'te (isa'nın tanrı olduğu iddiasını bir yana bırakırsak ki öyle olsa bile yine dış anlatıcı devrede) asla böyle bir tutumu yok? neden kimliği belirsiz bir "dış anlatıcı" topa giriyor? madem tanrı kullarına şahsen sesleniyor, eski ve yeni ahit'te de öyle yapması gerekmez miydi? diyelim ki "orjinallerinde"(!) öyle yaptı, yahu tahrif edeceğim derken sesleneni bile değiştirip, yerine kim olduğu bilinmez bir "dış anlatıcı" koymak aşırı bir tutum değil mi? hele ki yeni ahit dört farklı dış anlatıcının birbiriyle tutarsız olarak anlattığı bir hayat hikayesi ve üstüne bazıları isa'yı bile görmemiş bazı havarilerin mektupları ve işlerinden ibarettir. tahrif yapacaksan neden allah'ın ayetlerini, dört farklı dış anlatıcı tarafından yazılmış bir hayat hikayesine döndüresin?
gerçek şu: bu kitaplar daha en baştan beri eklektik olarak yazıldılar, kuran örneğinde olduğu gibi bir kişi tarafından yazdırılmadılar. "orjinalleri" hiçbir zaman var olmadı.
kuran'da kitabı koruma taahhüdü de vardır. tanrı'nın neden önceki kitaplarını korumak gibi bir taahhüde girmediği ama kuran'ı korumayı taahhüt ettiği de müminlerin makul bir cevap veremediği sorulardandır.