Görsel: Babil kralı ı.Nabukadnezar dönemine ait bir kudurru taşı. Üzerinde göksel semboller (M.Ö.1125 – 1100). British Museum
Astronominin doğuşunda astrolojnin de büyük bir payı olduğu görülür zira Gökyüzü, tanrıların eviydi ve gökyüzündeki olayların da, tanrıların faaliyetlerini temsil ettiği inancı hakimdi. Paleolitik Dönem’den itibaren insanların hayatında astronomi,önemli bir rol oynamıştır.Örneğin Lascaux mağara duvarlarında 16.500 yıl öncesine ait olan çizimlerin bir çeşit gökyüzü haritası olduğu görüşü ortaya atılmıştır.
Eski Mezopotamya kültüründe insanlar, tanrıların insanlığa gelecekteki olayları işaretler yoluyla gösterdiğine inanıyorlardı. Bu işaretler önemliydi ve Sümerler’de (g)iskim, Akadlar’da ittu olarak adlandırılmıştır.
Modern gökbilimciliğin tüm temel unsurları Sümer kökenlidir. Sümerler gök cisimlerini yakından inceleyen ilk medeniyet olsalar da onların buluşlarıyla ilgili bilgilerin çoğu Babilliler’in yazılı belgelerinden elde edilmiştir. Kehanetler ve kahinler hem ülkeyi yönetenler hem de ülkenin geleceği için önemliyken kahinler içinde gezegenlerin konumları önemliydi.
Göksel olayları yorumlayan astrolog kahinler veya keşişler bu bağlamda tanrı ile insanlar arasındaki aracılar olarak algılanmıştır. Bunun doğal yansıması olarak göksel olaylar, tanrıların insanlara bir mesajı olarak görülmüş, yıldızların, başlı başına bir kehanet unsuru olarak düşünülmesine neden olmuştur.
işaret olarak kabul edilen bir gök olayından sonra yeryüzünde önemli bir olay olması durumunda bu iki olay arasında doğrudan bağlantı kurulur ve daha sonra aynı işaret ortaya çıkarsa, bu olayın tekrar edeceğine inanılırdı. Göksel olayların, tanrıların insanlara bir mesajı olarak görülmesi, yıldızların, başlı başına bir kehanet unsuru olmasına sebebiyet vermiştir. Jüpiter Mezopotamya için uğurlu kabul edilmiş, Satürn'ün barış, adalet, düzen ve güvenlik temsilcisi olduğuna inanılmıştı.
Astronomi ve astrolojinin iç içe girmesi Mezopotamya'da Babil döneminin sonuna kadar devam etmiştir ve ancak bu dönemden sonra dini ve mitolojik görüşün yerini daha bilimsel bir görüş almıştır. Yeni Babil döneminde astronomi olaylarının kaydının tutulması ciddiyetle yapılmış, tam Ay tutulmalarının 18 yılda bir tekrarladığını yine onlar tarafından keşfetmiştir. Günümüzde buna "Saros Döngüsü" adı verilir.
Sümerlerde evren, yeryüzü ve gökyüzü olarak iki ana unsurdan oluşur. Bütün tanrılar bu ana yaratıcıların altında toplanmıştır. Sümer inancında gökyüzü her zaman önemli bir bölge olmuş, yıldızları tanrılarla eşleştirmişlerdir. “Ziggurat” adı verilen piramit biçiminde kule tapınakları da bu yüzden yapmışlardır;Tanrılara yakın olabilmek adına "gök kadar yüksek" diye tanımladıkları bu tapınaklar sayesinde göğün merdivenlerini tırmanabileceklerini ve böylece tanrılara ulaşabileceklerini düşünmüşlerdir.
Lakin Sümer inancına göre gökyüzü katlardan oluşuyordu. Ünlü Sümerolog Kramer’in oluşturduğu Sümer alfabe tablosunun ilk harfi yıldız resmiyle başlar; Sümerce "An",kelimesi, "gök" sözcüğünü simgeler. Öte yandan aynı işaret, Dingir, yani "Tanrı" sözcüğünü göstermek için de kullanılmıştır. Dolayısıyla Sümerlerin tanrı olarak yıldız motifini kullanmaları dinlerinin ne kadar gökyüzü bağlantılı olduğunun açık emaresidir. M.Ö.3.bin yılın sonuna doğru tarihlenen çivi yazılı Sümer krallık listesinin başında şöyle der:“Göksel krallık yeryüzüne indiğinde, Eridu’da gelişti.”Yine Sümerlere ait olan ve dünyanın bilinen en eski yasa kitabesinin girişinde şu ifadeye yer verilir: "Dünya yaratıldıktan, Sümer ülkesinin ve Ur kentinin yazgıları belirlendikten sonra, Sümer panteonunun iki baş tanrısı, An ile Enlil ay-tanrısı Nanna'yı Ur krallıgına atadılar. Sözü geçen An, gök tanrısıdır ve Ki, yani yer tanrısı ile birleşiminden hava tanrısı Enlil doğmuştur. Ay tanrısı Nanna ise hava tanrısı Enlil’in çocuğudur.
Çivi yazısı metinleri ve ilahi sembollerle kaplı olan Kudurru taşları, MÖ 7.yüzyılın ilk yarısına kadar üretilmiştir; Bunların bir kopyası da tapınaklara yerleştirilirdi.British Museum’da bulunan ve görselini paylaştığım Kudurru örneği, Güneş, Ay ve sekiz köşeli yıldız sembolleri ile taçlandırılmıştır ve bu semboller Babil Panteonu'nun genel yıldız karakterini yansıtmaktadır. Alt katmanların ise akrep, koç, balık, yılan, kuş, kaplumbağa gibi bir takım hayvan sembolleri ile bezendiğini görüyoruz.