benim yazılarım

entry30 galeri
    10.
  1. yine yalnız bir gece. yalnız bedenen değil, ruhen de yalnız. içimde bütün ömrümün ağırlığını taşıdım daima. sanki başkasının hayatını yaşamak zorunda kalmış da hapis tutuluyormuşum gibi. fonda ''one more cup of coffee'' çalıyor. bazı şarkılar bir insanı kendinden ancak bu kadar uzaklara götürebilir. yaşamadığım hayatlar, yaşamadığım yerler kafamda canlanıyor. olmadığım, olamadığım kişilerin acısını dahi çekiyorum. garip bir şey bu. sanırım hayata dair anlatacağım şeylerin geneli hüzünle alakalı. bunun için doğmuşum sanki. kimi zaman acısından nefeslerim kesiliyor, kimi zaman istiyorum, bilerek bataklığa adım atıyorum. diğer insanlar gibi olmayı hiç beceremedim, bunu istemem zaten. asosyal gibi biri de değilim. sadece diğer insanlar gibi bir hayatım ve öyle bir bilincim olsun isterdim. umursamayı bir kenara bırakıp her şeyin üstesinden gelmek konusunda benden çok daha iyiler. bense daha ileride yaşayacağım acıları tahmin ederek kendimi alıştırmaya çalışıyorum. hayatım konusunda yükselttiğim tek çıta hazin olayların büyüklüğü. kötü günler bitti, şimdi sırada daha kötüleri var. felsefeye merak sardığımda beni en etkileyen kişi arthur schopenhauer olmuştu. okuduklarım karşısında ilk zamanlar çok şaşırmıştım. benden farklı düşünmüyordu. bu hayat acıların hayatıydı. burada ancak acılar hüküm sürebilirdi. mutluluk diye bir şeyin varlığı bile şüpheliydi. insanların hayatı sağ salim atlatmak için yapması gereken şey mutluluğu aramak değil, mutsuzluktan kaçmaktı. çünkü mutluluk yoktu.

    hayat hakkında hala çok fazla fikrim yoktur. yaşıma göre fazla acemiyim. hala hayat nasıl yaşanır sorusuna kendi içimde cevap veremiyorum. iyi bir iş bulup bir aile kurmaktan ibaret olamaz hayat. veya savruk bir hazcı gibi de geçiremem hayatı. fakat hepsini istiyorum. bir de, ömrümün geçtiği kalabalık kadıköy sokaklarından birinde, varlığını her zaman sürdürecek olan bir bina olsaydım, veya bir parke taşı. dilsiz, cansız bir varlık olmak isterdim orada bir yerde. bir çift göz, bir insan bilinci. gelen geçene laf atardım, benden haberleri olmadan. ayıp da olmazdı. ama ben yine de o hüznü yaşardım üstüme her bastıklarında.

    bir enstrüman olmak da isterdim. ama daima fakir bir çalgıcının sokaklarda ekmek parasını kazanmak için çaldığı türden bir enstrüman. bana fazlaca değer verip, gözü gibi bakabilirdi. sesim çıkmazdı nasıl olsa. gerçek bir işe yaramış olurdum. şurada yazdıklarımı toplasan birkaç kişiyle paylaşmaktan başka ne işine yaradım insanların.

    bilmiyorum. ben bu hayatta bir şeyleri sevmeden hayat beni terk etmeli. kabak tadı vermeye başladı artık. en kısa sürede 'aranızda' olmak dileği ile. mutlu geceler.
    1 ...