çok istemişsindir. her istediği olan veya her şeyi isteyen şımarık da değilsindir. hani ta yüreğinden gelmiş, kan akışın değişmiş, adrenalin yükselmiş, umut dolusundur. bıraksalar yudum reklamındaki gibi uçarsın. ben ki o demode çocuklar gibiydim. ayakkabısını ilk olarak evin içinde giyip sokağa öyle koşturan veya bayramlığı baş ucuna asılıp da uyuyan, defterleri kaplıklı ve kaplıklıdır ki o kitapları seneye başka öğrenciler de kullansın tıpkı kendisin de eğitimin yılının başında bir önceki dönemde okuyanın kitaplarını aldığı gibi.
çocuksun istersin. bilmezsin istersin. ve o söz gelir:
"paramız yok oğlum"
aslında bilirsin bu cevabı, duygusu en ızdıraplı. soluğun kesilir ama nefes almaya devam edersin. tüylerin diken diken olur. boğazına bir şey düğümlenir, söyleyemezsin. gözlerin dolar ama tutarsın gözyaşı kanalını.
yokluk başkadır. 1990'larda yok olanda yoktu. var olanı görme imkanı olmadığı için herkes eşit falan zannederdim. aslında çevremde benim gibi yokları oynayan çocuklarla doluymuş. misafirlikte veya yaz tatillerinde il dışından veya yurt dışından gelende, yani bir yabancıda anlıyorduk küçük dünyamızı. onu ezemediğimiz takdirde o kral biz köleydik. kapitalizm nedir desen bilmezdim ama yutkunuşlarımı anlatabilirimdim. her aferin hiçbir zaman 250bin(o zamanın parasıyla)etmiyordu.
bir şey istememeye alıştırıldığın için herkes ortaokulda cep telefonu sahibi olurken ben lisede zoraki telefon isteyen bir çocuktum.
şimdi pdflere döktüğüm makalelerde emeği de anlatabilirim, çocukların göz yaşını silmesini de bilirim gerek sevgiyle gerek paramla.
şimdi dünyayı biliyorum, kapitalizmi de anlatırım. nereyi tıklasam görüyorum ışıltılı hayatı. onlar kadar olmasa da param da var.