(...)omrumuzu idare eden kudretler arzularimiza ne kadar uygun olurlarsa olsunlar, bizi ondan kurtaramazlar. butun hilkat, genis ve essiz kudretinde canı sıkılan bir tanrinin kendi kendini eglendirmek icin icat ettigi bir oyundur. hayat nimetlerinin degisikligi icinde bize, yaratici isaretten kalan en buyuk miras bu can sıkıntısıdır. diyarlar fethedelim, mucizesine erilmez eserler verelim, her animiza bir ebediyet derinligi veren ihsaslarin birinden oburune atlayalim, aradaki en kisa fasillarda onun zalim alayi ile karsilasiriz. hic ummadigimiz zamanda o gelir, karsimiza oturur, gozlerini gozlerimize diker.. kac defa ondan en uzak bulundugumu sandigim bir anda bulanik, islak nefesini alnimda duydum. oksadigim tende, kokladigim gulde, ictigim ickide hep o zehir vardi. en hazli en mesut uykudan uyanir uyanmaz bu acayip ifriti siyah meşinden bir mahluk gibi kollarimin arasinda bulmadim ki? kim bilir belki de bizim icin zamanin hakiki ritmini o yapiyor. dakikalarimizi kendi arzusuyla uzatip kisaltan ve bizi, kucuk uyanislara benzeyen itislerle olumun ucurum agzina atan odur. en sonunda seytani kahkahasini atarak ustumuze zamanin sungusunu ceker, firinin kapagini kapatir.(....)