bu şirketlerin kendi bağımsız orduları vardı. gelecekteki distopya hikayelerinde -(alien) gibi- hakim şirket anlatısı ve totaliterliği ele alınır; aslında benzeri yapılar tarihte görülüyor. bahsedildiği üzere hollanda da aynı yapı sözkonusu.
kolonicilik devletlere öyle avantajlar sağladı ki, monarşiler paylarını aldıkları sürece bu yapılara pek bulaşmadı. nihayetinde ulusal kurgular ve anlamlardan sıyırıldığında monarşiler de başlı başına şirketler ile aynı mantıkta iş görüyordu. bugün winsor hanedanı için de şirket benzetmesi yapılır. tüm güçleri topraktan geliyordu. 1. dünya savaşına sebep olan endüstri devrimi toprağa dayalı seçkinliği bitirdi. mesela köleliğin ingiltere'de yasaklanmasının temelinde devletler ve bu şirketlerin arasındaki mücadeleden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. ingiltere'de güç değişimi daha çok monarşinin denetiminde ymuşak geçişle olduğunu söylemek de yanlış olmaz. bugün simgesel de olsa britanya / ingiliz kimliğinin temsilcisi konumunu sürdürüyorlar. karakevvetleri haricinde hava kuvvetleri ve donanmanın başındalar.
tekrar özel girişim ve risklerine konusuna girecek olursak devlet denetiminin önemini vurgulamak gerekir. ikisi arasında güç dengesinin bozulması diğerinin totaliter eğilimini arttıracaktır. rekabet gelişimin ardındaki motivasyondur, diğer yandan katı devletçilik hantal yapılar oluşturur. şirketlerin güçlendiği durumlarda emek sömürüsü yükselişe geçer, devlet özel teşebbüse karşı güç kazandıkça da serbest mülkiyet, fikir ve düşünce özgürlüğü düşüşe geçer. bu ikisi arasındaki dengeyi tutturan ülkeler refaha kavuşurlar.
basın özgürlüğü ve yargının bağımsızlığı olmazsa olmazdır. geleceğe ve insanlar arasındaki güvene dayalı sistemler sürdürülebilirdir. merkezileştirilen güç eninde sonunda çökecektir. diğer yandan kurumlar arası rekabet, sistemin insandan kaynaklı hataları en aza indirmesine sebep olur. sanıyorum, totaliter sosyalim ile toprağa dayalı sömürü düzeni arasında bir denge kurabilmek mümkün.
konudan sapmadan bu tür yapıların aynı zamanda bölgede katliamlardan sorumlu olduğu bir gerçektir.