"Gün ağırırken, yükte hafif eşya ve mallarımızı, bütün hayvanatımızı önümüze alarak, önce giden ailemize iltihak etmeye kararlıydık. Ertesi sabah, bu işlerle meşgul iken, Ermeni çeteler ansızın çiftliğimize baskın yaptılar, hazırladığımız bütün malları, ne var ne yoksa yataklarımıza varıncaya kadar gasp edip arabalara yüklediler; hayvanatımızı da önlerine katıp, bizim üçümüzün de elini kolunu sıkı sıkıya bağlayıp Şahin Ağa Kilise köyüne sevk ettiler. Bir hayl-u huyla bizi karşıladılar, çete başı Sivaslı Kireççi Agop'un(müstear namı Çakıcı) huzuruna çıkardılar. Gayet terbiyesiz bir tavırla bizden para istedi 'sakladığınız yeri göstermelisiniz, aksi takdirde başınıza çeşitli işkencelerle ölüm gelecektir' dedi. Mevcudumuz 217 altın lira ile 637 banknotumuzu, esasen elimizden almışlardı. Bir şeyimiz kalmadı ki verelim.' Verilecek paramız yok' der demez, öldüresiye dayak atıp, beni merdivenden aşağıya tekmelerle yuvarladılar, babacığımın sakalını, benim de bıyığımı kibritle yaktılar. Kahkahalarla halimiz seyredenler arasında, Adana'mızın zengin ileri gelen Ermeni tacirlerinden Kalusyan, Bızdıkyan, Kasparyan gibi şahsiyetler de gördüm. Babamı çırılçıplak ederek bir çukura götürdüler. Aşıkyan fabrikasında çalışan istepan adında Ermeni, belinden çıkardığı altmış santim uzunluğundaki bir jamayı babamın sağ böğrünün karaciğer nahiyesine sapladı, kelime-i şahadet getiren babama kızan katil, Peygamberimize küfrederek, ikinci darbeyi de aynı bıçakla boynunun sağ cihetine indirdi. Rahmetli babamın başı göğsüne sarktı, şehit olarak dünyaya gözlerini yummuştu."
