1895 yılının bir yaz günü, Mehmet Âkif, Yeniköy'de yalısı bulunan Ziraat Bankası muhasebe görevlilerinden Selahattin Bey'e şöyle der : "Bu Cuma gecesi sana geleceğiz. Sen yalnız Aziz'i getireceksin, başkalarını çağırma. Ben kimi istersem getiririm.."
Aziz, Tamburi Aziz'den başkası değildir. O da Ziraat Bankası çalışanıdır. Perşembe günü akşamı, bankanın kapanış saatinde Salahattin Bey ile Tamburi Aziz vapur iskelesine damlarlar. Âkif onlardan önce gelmiştir. Yanında iki de sarıklı vardır. Bu, Salahattin Bey'in hoşuna gitmezse de, sesini çıkarmaz. Biletler alınır, vapura binilir. Yeniköy'e geldiklerinde hava iyiden kararmıştır. Yalıdan içeri adım atar atmaz Âkif der ki, "Hadi arkadaşlar, bir fasıl yapalım."
Sarıklılardan biri torbasından çıkardığı neyi üflemeye, diğer sarıklı da heyheye başlayınca ortalık allak bullak olur. Çünkü ney üfleyen Neyzen Tevfik, öbür sarıklı ise Bursalı Hafız Emin'dir. Tamburi Aziz de bunlara katılınca yalının önünde sandallar doluşmaya başlar. Bursalının sesi Boğaz'ı inim inim inletmektedir.
Beş ahbap çavuş, o gece, sabaha değin âlemde kalırlar. Yalnız onlar mı, Boğaz'ın komşu köyleri de ayaktadır. Sabahleyin, biraz dinlendikten sonra bir alamana bulup üzerine sıralanırlar. Âkif küreklere geçer. Biraz açılınca Neyzen neyini çıkarıp üflemeye başlar. Arkasından Bursalı bir gazel patlatır. Derken, sağdan soldan sandallar, kayıklar artlarına takılır. Kervan, o ahenkle Beykoz'la incirköy arasındaki Sultaniye Çayırı'na yollanır. Günü orada geçirirler, akşam yemeğini de orada yerler. Ayın ışığı çoğaldığında yine alamanaya binip açılırlar. Öbür sandallar da -insanlarla hınca hınç- onları bekliyordur. Deniz pırıl mı pırıl. Bursalı yeniden başlar. Aman Allah'ım, Boğaz'ın bütün eklemleri birbirinden ayrılmıştır. Yalıların pencerelerinden insanlar fışkırıyordur.
Salahattin Bey yıllarca sonra şöyle diyecektir : "Böyle bir mehtabiye Zat-ı Şahane'ye bile nasip olmamıştır.."
Mehmet Âkif de son günlerindeki hastalığında o geceyi anımsayacak ve kendisini yoklamaya gelen arkadaşına şunları söyleyecektir : "Salahattin, o geceki âlem neydi ! O ne günlerdi.."
(SALÂH BiRSEL, "Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi") ...