yaşananların gerçek ve hayal arasında kalma evresi

entry9 galeri
    8.
  1. zannediyorum ki bugünlerde kendiyle bu kadar başbaşa kalan sadece benim. gerçeklik ve hayallik durumunu sorgulamak durumunda kalacak kadar yapay ama öz. müzik, sigara ve karanlık dışında kimse yok. ''kimsem'' zaten hiç olmamıştı. biliyorum, bunu ben seçtim. insanlara güvenerek ''kimsem'' diyememişliğim büyük bir yıkımdan başarılı bir kaçış mıydı, yoksa yalnızca kendi zırhıma olan ahmak güvenimin ''kimsesizlik'' temalı bir cezası mıydı, bunu bilemiyorum. tek bildiğim müzik, sigara ve karanlık. ışıklar ve perdeler daima kapalı. perdemi açtığımda güneşin beni karşılayacak hiçbir vals sevinçli mizanseni yok. perdeler uzun zamandır kapalı.

    ''Beethoven's silence'' benzer sessizlikler mi paylaştık dersin bay Ludwig? benim sessizliğime hiç beste yapılmamış olsa da, bu benim gürültü sayılabilecek dahi bir kırıntıya sahip olamayışımı yadsıyamaz. ve seninki ağır ağır sinsice ilerleyen bir sessizlikken; benimki doğuştan yalnızca kalbimin kulaklarımın duyuyor olabilmesiyle cezalandırılmış bir sessizlik. bu sessizlik benim çağıma ait bir romantizm değil. ama senin çağına ait romantizmin tam karşılığı. yani benim çağımda buna pek de romantik bakılmıyor. kalbini vatan'ım dediği kadının kendi topraklarında olmasıyla ''ülkeme gömün'' diyerek aşkını ört pas etmiş chopin, ruhunu iyi bir kemancı olabilmek için şeytana satan paganini ya da dört mevsimi porteye ağlayarak akıtan vivaldi... ruhumun bu halinin birkaç katman evvelinde bana eşlik edenler bunlar. ama bu en son katmanda senin notaların var. koyu notalar... beni kolumdan tutup nullarbor'a götüren, tek bir hamle ile aşağı iten, sonra maviliğe çakılmama 1/32'lik bir nota bırakmışken tam orada yeniden bir armoniyle yukarı çeken notalar.

    bence tek farkımız; ben kulaklarım işitirken müziğin sadece koynuna girmekle yetindim. beethoven ise kulakları ona ihanet etmesine rağmen notalarla sevişebildi. onun sağırlaşan tek yönü kulaklarıydı. belki de kulaklarının bu ihaneti ona bir nimetti. bu yüzden yola sadece kalbinin işittikleriyle devam etmek zorunda kaldı. ve belki de en başarılı eserlerini ölümüne az bir zaman kala bestelemesinin sebebi buydu.

    ben ise tek arzumun müzik olmasına rağmen, daima müziğin kollarına yılgınca düşebildim. mecalim olduğunca ona dokundum, evet. ama çoğunluğunda bitaplığım galip geldi ve kalplerden çıkan notaları duyumsayarak dinlemek cezbetti beni. kulaklarımdan akan besteleri portelere aktarmak, çalabildiğim enstrumanlarla onlara yeniden soluk olmak da güzeldi. ama diyorum ya, yılgınlık galip geldi. notaları her ne kadar önüme almaya çalışsam da, her seferinde kanayan bir yarayla o bestelerin kapısına varıp sırtımı onlara yaslamayı seçtim.

    bu arada; mozart ile harmanlanmadığın daha iyi bir kaderdi bay Ludwig. ben olsam, ben de annemi seçerdim. ve kalbimi portelere hürriyetle nakşederdim.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük