unutulmaz tiradlar

entry18 galeri video1 ses1
    18.
  1. Uzun hikâye. Karışık.
    Bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı'da.
    Babası Zabıtaydı. Alkolik, hasta bir adamdı rahmetli. Erkenden de gitti zaten.
    Bu anasıyla yoksul, perişan.
    Bizim tuzumuz kuruydu. Hacı babam yapmış bir şeyler.
    Bir de Zagor vardı.
    Bizim eski evin kiracısının oğlu.
    Babası filmciydi Yeşilçam'da.
    Cepçilik, arpacılık her yol vardı itte.
    Ama sevimli, yakışıklı oğlandı.
    Bizimkini âşık etmiş kendine.
    Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar.
    Öylece büyüdük gittik işte.
    Ne bok varsa, hep askerliği beklerdim.
    Dört sene kaldı, üç sene kaldı.
    Sonunda o da geldi, gittik.
    Bizde de herkes bunu bekliyormuş.
    Gelir gelmez yapıştılar yakama.
    Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan.
    Nikâhlandık. iki taksi, bir dükkan verdi peder.
    Dükkanda koltuk moltuk satardım.
    Bir gün bu orospu çıkageldi.
    Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim.
    Böyle basma bir etek dizine kadar.
    Çorap yok.
    Üstünde açık bir bluz. Saçlar maçlar.
    Pırlanta anlayacağın!
    Şunun bunun fiyatını sordu dalga geçiti benimle.
    Kanıma girdi o gün.
    Tabii taktım ben bunu kafaya.
    Ertesi gün bir soruşturma.
    Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede.
    Ama asıl Zagor'a kesikmiş.
    Zagor'da kaftiden içeride o sırada.
    Bir gün süslenmiş püslenmiş zırt geçti dükkanın önünden.
    Yazıldım peşine.
    Tuhafiyeciye girdi, pastaneden çıktı, minibüs, otobüs geldik Sağmancılar'a.
    Benim içimde bir sıkıntı işi anladım tabi.
    Zagor'u ziyarete gidiyor.
    Bir tuhaf oldum. Piçi de kıskandım.
    Uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle.
    Bu arada Zagor içeriden çıktı.
    Sonra bir duyduk kaçmış bunlar.
    6 ay mı, 1 sene mi?
    Kayıp.
    Hep rüyalarıma girerdi orospu.
    O gün dükkana gelişini hiç unutamadım.
    Benimkine bile dokunamaz oldum.
    Sonra bir daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş Zagor.
    Biri polis.
    ikisinin de gırtlağını kesmiş.
    Karakolda 5 gün 5 gece işkence buna.
    Arkadaşlarının öcünü alıyorlar.
    Kaltağa da öyle.
    Önce öldü dediler Zagor'a.
    Sonra komalık.
    Ankara'da oluyor bunlar.
    Bizimki bir gün çıkageldi mahalleye.
    Zagor içeride.
    En iyisinden müebbet.
    Bir sabah dükkana geldim,
    baktım bu oturuyor.
    Önce tanıyamadım.
    Anlayınca içim cız etti.
    Cız etti de ne?
    Tornavida yemiş gibi oldum.
    Çökmüş, zayıflamış
    bembeyaz bir surat.
    Ama bu sefer başka güzel orospu.
    Oranın şarkıları gibi.
    Kalktı böyle dimdik,
    konuşmaya başladı.
    Dedi "para lazım, çok para".
    Zagor'a avukat tutacakmış.
    "ileride öderim" dedi.
    Esnafız ya bizde,
    "Nasıl?" diye sormuş bulunduk.
    "Orospuluk yaparım" dedi.
    "istersen metresin olurum."
    içime bir şey oturdu. Ağlamaya başladım.
    Ama ne ağlamak.
    işte o gün bir inandım orospuya tam 20 yıl geçti.
    Uzatmayalım,
    Zagor'a müebbet verdiler.
    Ama rahat durmaz ki piç!
    Ha birini şişledi,
    ha firara teşebbüs...
    ...o şehir senin, bu şehir benim
    cezaevlerini gezip duruyor.
    Orospu da peşinden.
    Sonunda dayanamadım ben de onun peşinden.
    Önce dükkan gitti.
    Ardından taksiler.
    Karı terk etti.
    Peder kapıları kapattı.
    Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara.
    iş bilmem, zanaat yok.
    Bu tınmıyor hiç.
    ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı.
    <- Gözünü yumup, yatıyor milletin altına.
    "Gel dönelim" diye çok yalvardım.
    "Evlenelim, pederi kandırırım, Zagor'a bakarız.". Yok!
    Kancık köpek gibi izini sürüyor itin.
    Ne yaptı buna anlamadım.
    Kaç defa
    dönüp gittim istanbul'a.
    Yeminler ettim. Doktorlar,
    hocalar kâr etmedi.
    Her seferinde
    yine peşinde buldum kendimi.
    Bir keresinde döndüm,
    Biriyle evlenmiş bu, hamile.
    Beni, abisiyim diye
    yutturduk herife.
    Nedense rahatladım.
    "Ohh" dedim. Kurtuluyorum.
    Bu da akıllanmış görünüyor.
    Yüzü gözü düzelmiş.
    Çocuk diyor, başka bir şey demiyor.
    Sinop'ta oluyor bunlar.
    Ben de döndüm istanbul'a.
    Doğumuna yakın,
    Zagor bir isyana karışıyor yine.
    Hemen paketleyip
    Diyarbakır cezaevine postalıyorlar.
    Çok geçmeden bizimki
    depreşiyor yine.
    O halinle kalk git sen
    Diyarbakır'a.
    Üç gün ortadan kaybol.
    Herif kafayı yiyor tabii
    dönünce bir dayak buna.
    Eşşek sudan gelinceye kadar.
    Kızın sakatlığı bu yüzden.
    Sonra çocuğu doğuruyor.
    Durum hemen anlaşılmamış.
    Ortaya çıkınca,
    bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı.
    Çocuğu da alıp, vın Diyarbakır'a.
    Zagor'un peşine.
    Allahtan herif delikanlı çıkıyor da
    şikayet etmiyor.
    Ben o ara istanbul'da
    taksiden yolumu buluyorum.
    Epey bir zaman
    böyle geçti.
    Yine her gece
    rüyalarımda bu.
    Zagor'un Diyarbakır cezaevinde
    olduğunu duymuştum o sıra.
    Bir gece, bir büyük ile
    eve geldim.
    Hepsini içtim.
    Zurnayım tabii.
    Bir ara gözümü açıp baktım
    karlı dağlar geçiyor.
    Bir daha açtım
    başımda bir çocuk "Kalk abi, Diyarbakır'a geldik" diyor.
    Baktım, sahiden Diyarbakır'dayım.
    Bir soruşturma.
    Kale mahallesi vardır oranın.
    Bir gecekonduda buldum. malımı bilmez miyim?
    Görünce hiç şaşırmadı.
    Hiç bir şey demedik.
    O gece oturup düşündüm.
    "Oğlum Bekir!" dedim kendi kendime.
    Yolu yok çekeceksin.
    isyan etmenin faydası yok.
    Kaderin böyle.
    Yol belli. Eğ başını
    usul usul yürü şimdi.
    O gün bu gün
    usul usul yürüyorum işte…
    0 ...