kendisi fransızca’nın en çok kullanılan sesli harfi olan ‘e’yi hiç kullanmadan kayboluş isminde bir roman yazmıştır. evet, 300’ü aşkın sayfadan oluşan bir kitap düşünün, ama içinde hiçbir ‘e’ harfi geçmiyor. peki neden?
çünkü yazar henüz çocukken anne ve babasını 2. dünya savaşı sırasında kaybetmiş. babası fransız ordusundayken, annesi ise toplama kampında ölmüş. kitabı yazarken hiçbir ‘e’ harfi kullanmamasının sebebi ise, 2. dünya savaşı’nda yahudilerin ortadan kaldırılmaya çalışılmasını protesto etmekmiş.
yani, “siz koca bir ırkı ortadan kaldırmaya çalıştınız, ben de buna karşılık bir harfi yok edeceğim” diye düşünerek böyle bir başkaldırıda bulunmuş. dolayısıyla bu olmayan ‘e’ harfi, aslında anne ve babasının 'kayboluşunun', yokluğunun da bir metaforu.
bu kitapla ilgili araştırma yaparken çok heyecanlandığım bir şeyle daha karşılaştım; o da kitabın türkçe’ye de içinde hiçbir ‘e’ harfi kullanılmadan çevrilmiş olması. kitabın çevirmeni, cemal yardımcı, “fransızca’da ‘e’ harfi kullanmamaya karar verdiğinizde kelime dağarcığınız yüzde 30-40 oranında daralır. türkçe’de ise bu oran dörtte bire iner.” demiş.
yani mesela, ‘sen’ – ‘ben’ – ‘ve’ – ‘ken’ gibi kelime ve ekleri kullanmadan bir şey yazmak zorunda olduğumuzu düşünelim, herhalde birkaç paragraf sonra contayı yakardık diye tahmin ediyorum. adamlar bunu yapmış işte.