''Devletin parası yok, bağış ondan''. Yanlış. Devletin parası var. Bir bağışta en fazla bir iki yüz milyon lira toplanır. Yüz milyonları sayacak duruma gelmiş bir devlet de bağış düzenlemez, moratoryum ilan eder. Türkiye'deki burjuva devleti zengindir. Para yoksullara yok. Bağış ise ya IMF ya para basma durumu ortaya çıktığı için ortaya atıldı. Bu ikisini yapmak demek zaten kopuş yaşayan parti tabanını ve yoksulları iyice kaybetmek demek. Bağış formülü iki şeye hizmet ediyor: Birincisi, yoksulların ihtiyaçlarını hesap eden, kamu güvencesine ve planlamasına bağlayan bir sosyal transfer yerine, işi birkaç zenginin ''gönlünden ne koparsa''ya bağlayarak çok daha ucuza getirmek. ikincisi, zenginlere ''yardım etme'' fırsatı vermek. Yardımsever gözükmek zenginlerin en sevdiği şeydir. Toplumda bu kadar az sayıda ve tehlikeli konumdalarken çoğunluğun, yoksulların her fırsatta ayartılması gerekir çünkü. Zenginler iktidarlarını sadece çıplak teröre değil, biraz da böyle şeylere borçlulardır. IMF'ye gitmek ve para basmak borç ve enflasyon demek. Ama şimdi ne değişti? Uluslararası ticaretin berbatlaşan durumundan dolayı maliyet enflasyonu öyle veya böyle artacak, kapanan işyerlerinden dolayı talep enflasyonu da eklenecek buna, ve fonlar ülkeye daha az geleceği için borçların şartları ağırlaşacak, halkın sırtına vergiler gelecek. Yani yoksulları, işsizleri, emekçileri ayartmak için buldukları formül başka bir yoldan dönüp dolaşıp yine onları vuracak. iktidar çetesi kendisi için gün kurtarıyor. Gün kurtarmamak için tutulması gereken yolun temel taşları şunlar: iktidarın burjuvaziden proletarya ve köylülüğün en yoksul kesimlerine geçirilmesi, toplumsal üretim ve dağıtım işlerinin sanayi işçilerinin, tarım işçilerinin ve kır üreticilerin fiili ve doğrudan kontrol ve denetimine sokulması, tarımsal üretimde millileştirme, planlama ve devlet çiftliklerinin kurulması, tüm bankaların kamulaştırılıp tek bir ulusal bankada birleştirilmesi, dış ticaret üzerine devlet tekeli konması ve ilk planda işçi sınıfının önderliğinde devlet kapitalizmine geçiş. Bağışlarla, kredilerle nefes alan burjuvazi gibi gerici, basiretsiz, dirayetsiz, korkak, kıt beyinli, burnunun ucunu göremeyen bir sınıfa nazaran işçilerin önünde böyle tarihi ve dev görevler var. işçilerin bağışla falan işi yok. Zenginler daha rahat keyif sürsün diye çok büyük bir pastadan önlerine atılan önemsiz kırıntılarla, karınca paylarıyla işi yok. işçilerin kazanacağı bir dünya var.