Nicholai Hel'in hapisteki durumuyla Satranç kitabındaki Dr. B'nin durumu çok benzer. Hel kafasında Go oyununun hamlelerini, Dr. B ise santranç hamlelerini çevrelerindeki boş ve yabancı dünyayı bilinçlerinden silmek için kullanıyor.
1984 romanında "Big brother is watching you" ile yine Şibumi deki "Şişko" aynı işlevi görerek herkesi kontrol etmeye çalışıyor.
Roman her ne kadar Amerikan ve Batı kültürü eleştirisi yapsa da yine de kitabın başından sonuna kadar Amerikan aksiyon filmi havası var. Amerikan kültürüne alternatif bir japon kültürü önerisi var ama Japonlar'ın ikinci dünya savaşı öncesinde ve savaş yıllarında yaptıkları görmezden gelinmiş.
Nicholai Hel tıpkı Amerikan aksiyon filmlerindeki karakterler gibi epey abartılmış. Cinsellikte dördüncü seviyede, yedi dili çok kolay bir şekilde öğrenmiş, üstün zekası ve özellikleriyle oldukça yakışıklı bir karakter.
Yukarıda anlattıklarım kitapla ilgili olumsuz gördüğüm noktalar. Yine de kitapta beni etkileyen bir kaç hususa değinecek olursam:
Milletler ile ilgili tespitler.
Filistinliler: Keçi çobanı
Amerikalılar: Tüccar kafalı paraperestler
ingilizler: Beceriksiz Amerikalılar
Avustralyalılar: Stajyer Amerikalılar
Araplar: Sapık, tembel, sonradan görme
Ruslar: ikiyüzlü, kaypak
Japonlar: En büyük kusurları duygularını ifade ederken duydukları rahatsızlık, kendilerine saygı yönleri çok güçlü ama Japon kültürü Batı'nın etkisiyle yozlaşmıştır.
Fransızlar: Sonu gelmeyen kuşaklar halinde soylu yetiştirmiş ama bir tek centilmen yetiştirmemiş bir ulus, Soslarıyla yemekleri yenilmez hale getiren bir millet.
Basklar: Ters insanlar, genleri öteki insanlardan epey farklı. Neandertal soyundan! Dünyanın en eski dilini konuşuyorlar ve hiç bir dile benzemiyor. Kaçakçılık yaparken, normal ticaret yapmaktan daha huzur duyarlar. Bask dili konuşmaktan ziyade hikaye anlatmaya daha uygun.
Son olarak romanda kafama takılan bir nokta Nicholai Hel, kendisinden yardım isteyen Hannah Stern'i neden dağ başındaki bir kulübede tek başına bıraktı? Önce Hannah'ın ölmesini istedi ki kendisinin olaylara dahil olmasının gerçekleşmesi için diye düşündüm. Sonrasında Kara Eylül'cüleri tere yağından kıl çeker gibi öldürdü ve ilk tahminim beni pek tatmin etmedi. Derken aklıma Hannah Stern'nin bir özelliği geldi. Hel'in yıllar önce kaybetmekten korktuğu ve kaybettiği "kısa süreli dinlenme" özelliği. Hani gözü açık ve herhangi bir yerdeyken kendini çiçek bahçesinde bulması ve orada huzur dolu olması. Bir nevi meditasyon. işte bu özelliğin Hannah Stern'de olduğunu görüp onu kıskandı ve ölmesine göz yumdu! Böylece oyna dahil olmak için bahanesi oldu ve gereken hamleyi yaptı.