sınırında bekliyorum ülkenin, ellerimin kanamasına aldırmadan sıkıca tutunmuşum dikenli tellerine yüreğinin ve tüm sıcaklığım topraklarına damlıyor. ayaktayım ve toprağımın topraklarına kayışını izliyor ayaklarım. hep önüme bakıyorum önüm gece ve gündüz ağlayarak geçiyor ardımdan, aldırmıyorum...mevsiminin kış olması korkutmuyor gözümü ve üzmüyor beni artık umursamayışların...her seferinde süremin dolduğundan dem vurup beni sınırdışı edişin...askerlerin süngülerini kullanarak öteliyorlar beni...yaralarım gerçek değil rüyalarım kadar. yılmıyorum!
gökkuşağının sekizinci rengi değil aradığım yalnızca yedinci rengimi istiyorum senden...bana ait olanı...ve gelemezsem yanına kuşaksız kalacak göğüm ve yeryüzü bol gelecek...üstelik bulutlarım da sana kaçmış şekilden şekile giriyorlar.erozyona uğruyor umutlarım ve dikenli tellerine tutunmuşum kanayan ellerimle...önüme bakıyorum önüm kış, önüm gece...zaman ardımda seyrediyor memesine yapışmış günler...ağlamayı bırakmış...aldırmıyorum. yalnızca bekliyorum çarmıhtan indirilişini...bir gün olacak, bir gün aşacağım sınırı ve ellerim kanamayacak...