dumanlı'nın söylemiyle kaliteli ve objektif sözlüğümde bir başlık gördüm bugün.
"uludag sozluk eksi sozluk ten daha erdemlidir"
herkes hücum etmiş birşeyler yazmış altına. "nedir?" dedim, zaman yazarı erdem dumanlı'nın bir yazısıyla karşılaştım. okumaya başladım.
uzun bir yazıydı; ama devam ettim okumaya.
yazının ortalarına kadar neyi anlatmaya çalıştığını anlayamadım. çünkü sanırım kendisi de neyi anlattığını bilmiyordu.
şöyle bir paragraf okudum ve üzüldüm.
"Oldum olası şu 'nickname'lerden şüphe ederim. Sanal âlemde uyduruk bir ismin arkasına saklanmak, insanları kalleş yapıyor bazen. Yazarlık, maskeli baloda ona buna çimdik atmak değildir. Yazının gücüne inanıyorsan; insafınla, vicdanınla yazacaksın; sonra da yazdığın her satırın arkasında duracaksın. Kâh eleştiri oklarıyla delik deşik edileceksin, kâh zafer şarkılarının eşliğinde uyanacaksın."
yazık diyorum. gerçekten. sana hiç mi edebiyat öğretilmedi be kardeşim. hiç mi okumadın divan edebiyatı, hiç mi karşılaşmadın fuzulilerle, karacaoğlanlarla..
bu isimler bizim mahlasımız, bunlar bizim özgürlüğümüz.
kendi yarattığınız kimliklerin, hapisanesinden bizim özgür mahlaslarımızı görmezsiniz tabi.
neymiş ceza ekşi'ye küfretmiş.
bu kadar kolay olmamalı yazar olmak.
nickname ile yazmak kancıklıkmış. bu fikirlere nerden kapılıyorsun sayın yazar efendi.
benim ismim hasan olsun, veli olsun. yazdıklarım seni ilgilendirmiyor da, ismime mi bakıyorsun yoksa.
tansu olsun mu mesela benim ismim? sana hangisi uyar?
bu bölüm genel olacak biraz;
biz fikirlerimizi interaktif olarak söylüyoruz, sizler kağıt üzerinden ya da internet sitenizden.
bizim sizden ne farkımız var? bir patrondan maaş almak mı sizi daha değerli kılıyor?
"ben zaman yazarıyım!" "ben hürriyet yazarıyım!"
artık bunlarla gelmeyin bizlere, "uludağ iyi de ekşi kötü" demeyin bizlere.
siz kimleri kandırıyorsunuz?