birçok insanın kıçıyla izlediğini görüp hayrete düştüğüm film.
öncelikle: kurgu lan bu film kurgu. tarih filmi değil, belgesel değil, genelgeçer tarihi bir zaman ait bir kurgu da değil, hiç yaşanmamış ve yaşanmayacak bir tarih kurgusu üzerine dizinlenmiş hikaye bu...
----zorunlu spoiler----
filme gelen eleştirilerden biri bu zaten," o öyle olmazmış, böyle olurmuş". nerden biliyosun anasını satayım, adamın fikriyatını ondan iyi mi bileceksin? adam o şekilde kurgulamış ve dahası büyük ölçüde komedi filmi. absürt ve abuk kısımlar olacak elbette.
yok efendim sene 2008 olmuş, istanbul'da gökdelenler dikilmiş, teknoloji gelişmiş ama saray ahalisi kavukla cibbeyle geziyormuş. yahu ingiltere sarayının törenlerini hiç mi izlemezsiniz? charles bizim osmanlı paşaları gibi göğsünde yüz tane madalyonla gezinir, kraliçe 16.yy havasında kocaman etekli kıyafetlerle çıkar. gelenektir bu, üniformadır...
bir de filmde "bug" bulmaya çalışanlar var. neymiş son sahnelerin birinde amerikan askerleri saraya yaptıkları baskından geri dönerken hiç ceset olmayan havuz kenarı, hemen diğer sahnede cesetlerle dolu, kana bulanmış bir yer olarak gösteriliyormuş. ulan adamları koğuşta temizlediler, doktorlar ve polis gelmiş maktulleri havuz başına sırayla dizmiş işte, yaralılardan bir kısmı da dışarı kaçarken ölmüş. bunu da anlayamayacak kadar kıtsa kapasiteniz evinizde oturup solo test çözün, gitmeyin sinemaya falan, maazallah yangın çıkarırsınız.
"bug" arayanlara bir cevap da dün gece gani müjde'den geldi. en çok eleştirilen konulardan birisi "tunalı hilmi caddesi" imiş. kurtuluş savaşı ile özdeşleşen bu isim nasıl savaşın olmadığı varsayımı altında bir cadde ismi olabilirmiş. cevap:
- benim hikayemde bir osmanlı zabiti olan tunalı hilmi bey, ilerleyen yıllarda (1920lerde) osmanlı yönetimi tarafından ankara valisi olarak atanmıştır. buyrun bakalım bu benim kurgum...
----zorunsuz spoiler----