yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu bazen de kameramanlığını gülhan şen'in yaptığı program. tv8'de yayınlanan bir gezi programı olup, kültürel olan herşey yer almaktadır. gastronomi, festivaller, efsaneler ve daha pek çok şey...
program genel olarak: "biz geldiğimizde şuraları ve buraları gezdik; ama siz daha geniş bir zamanda gelip, ismini verdiğimiz başka pek çok yeri de gezebilirsiniz" üzerine kurulu. çöle gidip deveye binmeden, amsterdam'a gidip coffee shop'ları göstermeden, oraların neresi olduğunu daha önce coğrafya derslerinde, orta okuldan- lise sona zaten görmüştük.
daha farklı olmasını istedik. isteğimiz gerçekleşmeye başlayıp tvde görünmeye başlayınca, bazı bünyeler: "benim yapamadığım bir şeyi, bir başkası nasıl yapar" diye hayıflanarak ve kıskanarak izlediği için ister istemez bu bünyelerde bir hazımsızlık meydana getirdi. kimse sana yapamazsın demiyor ki... al eline mikrofonunu, bir de kameramanını geç anlat. de işte biz "tur organizasyonuyla gelmedik, tomarla para döktük de geldik" diye ama emin ol daha iyisi olmaz. en azından bu memleket ikinci acun'u kaldırmaz...
programda çalan şarkıları merak edip de araştırmaya başlayınca anlıyorsunuz ki özenle seçilmiş her biri. şimdi efendim, krakow'a gitti kızımız, hemen altta yerel popularitesi olan bir kaç şarkıcı ya da gruptan en hit parçalar çalıyor.
neyse oradan marsilya yapıyoruz, duyuyoruz ki rap müzik orada da tutulmuş, e bize de dinletmek olmaz mı? dinletiyor sağolsun. zaten gülhan şen'in sevdiğim en güzel yönü de: müziğe inanılmaz bir ilgisinin olması. hatırlanacağı ya da araştırıp öğrenileceği üzere bu kız daha önce zamanın ruhu: zeitgeist isimli bir program yapmıştı. oraya da jay jay johanson'dan manowar'a, alan parsons project' ten çıktığı ilk resmî program olması hasebiyle kolera'ya kadar çok geniş bir yelpazede müzisyenleri konuk etmişti. sadece power fm dinleyip de duyduğu bir iki hit parçanın kıçına, koca prodüksiyonu bağlayıp da izleyici önüne sunduğuna ben kesinlikle katılmıyorum. baştan aşağı silme çaldığı şarkı varsa o da ilk sezon barcelona bölümünde manu chao'nun aynı isimle anılan şarkısı rumba de barcelona'dır. bırakın çalsın mîrim, portofino'yu gösterip de arkadan "i found my love in portofino"yu duyurmadıktan sonra insan, orayı tanıttığını düşünebilir mi?
roma'da kapkaca uğramış olup kamera dahil pek çok ekipmanını yaban ellerde bırakmıştır. program sonunda havaalanında dilencilik yaptığını gösteren küçük bir skeçle olayın bu sinir bozucu yönünü mizah malzemesi olarak kullanmıştır.
krakow'un ikinci bölümde: almanlar'ın yahudileri hapsettikleri auschwitz toplama kampına giden gülhan, burada, sanırım küçükken kendinin de bulgarlar tarafından benzer bir muameleye tabi tututlamasından dolayı göz yaşlarını tutamadı ve ağladı. manzara tüm çıplaklığıyla ortada olup, empati kurabilenler için gayet hüzünlü anların yaşandığı sahnelerden biriydi.
programını, eski izleyicisinin alışık olduğu biçimde playback olmasa da çekim görüntüleriyle sonlandırıyordu; ama artık edwyn collins'in "a girl like you" şarkısı eşliğinde gittiği yerleri göstererek sonlandırıyor. peki hangi hali daha güzeldi? tabii ki playback. nedeni de nevi şahsına münhasırdı da ondan...
şu ana kadar gösterdiği yerler: tunus, ohrid, malaga, barcelona, roma, kiev, dubrovnik, marsilya, amsterdam, portofino, mallorca, paris, venedik, üsküp, sahra çölü, krakow, kırım, malezya, miami ve adını şu anda hatırlayamadığım pek çok kent...