Dizi 1.bölümden 100. Bölüme dek, karakterleri işlemek, seyirciye iç dünyasını tanıtmak yerine bölüm bölüm hep farklı olay ve sonuçlar üzerinden gitti. Bence diziyi diğerlerinden ayıran ilk önemli nokta budur. Düşünün, ne adamın, kadının özel hayatı ile ilgili bir şey biliyorsunuz ne de mesai sonrası ne yaptığını, neredeyse tüm olay o ofisten, adli tıp ve cinayet mahalinden ibaret, tüm olay orada başlayıp orada bitiyor.
ikinci önemli nokta, kimi bölümlerde maktül veya katilin aracılığı ile ilginç, halkça bilinmeyen psikolojik hastalıkların isimlerini öğreniyor ve bu rahatsızlığa sahip kişilerin ne denli tehlikeli olabileceğini ağzı açık kalmış bir şekilde idrak edip seyrediyorduk. Hatta Bu süreçte kimi zaman şaşkınlığımızı atıp kendimizi onların yerine koyup, yaptıklarını anlamlandırmaya başlıyorduk...
Üçüncü ve bence en önemli nokta kriminoloji üstadı Sevil Atasoy'un bölümlerde, bu alandaki bilgisini, zamanında yaşamış olduklarını kesit kesit paylaşması ve Orhan başkomiserin şeytanın bile aklına gelmeyecek ince detaylardan büyük paylar çıkarması. Bilhassa, biz seyirci olarak Orhan başkomiserin her bölümde kurduğu mantığa, ayrıntılardan farklı paylar çıkarması ve tutarlı düşünmesini büyük takdir ediyor ve hemen hemen her bölüm elimizi ağzımıza götürerek nasıl yani, nasıl bunu fark edebildi diyorduk.
Bu bakımdan dizi gerçekten bir Türk dizisi için çok zekice kurgulanmış. adeta mantık, tutarlılık ve zeka örneği. Üstte de dediğim gibi bundaki en büyük pay, görmemiş olduğu suç kalmayan bilgi ve tecrübe abidesi Sevil Atasoy'undur.
Dizi ile ilgili daha birçok artı nokta var. Bunları yazmaya kalksam sayfalar tükenir. Ama birkaç şeyden daha bahsedip eksi noktalara geçeceğim.
Dizi sahneleri genel olarak hep karanlık ve kasvetli ortamlarda geçiyor. Söz gelimi bir sahne ofiste geçiyor ama ortamda bir loşluk, bunaltıcı bir ambiyans var, izlerken bunu hissediyoruz. Mesela cinayetlerin işlendiği ve ekibin olay yerine intikal ettiği saatler hep gece saatleri, karanlık saatler... Mesela dışarıda geçen sahnelerde vakit öğlen vakti bile olsa yine loş bir görüntü var.
Bu ciddiyet ve gerilim ortamı her araca sindirip (mesela bu araçlardan biri başkomiser Orhan ve Sevil Atasoy'un kasvetli, ürkünç tuhaf auraları) seyirciye aktarmayı başarabilmeleri takdir edilesi. izlediklerinden çok etkilenen, gerilimden de deli gibi korkan bir arkadaşıma bu diziyi birkaç kez önerdiğimde, beş on dakika sabredebilip akabinde kapatmıştı.
Eksi noktalara gelecek olursak, zekice kurgulanmış cinayetler, orhan ve selimce çözülmeye çalışılıyor. Bu süreçte seyirciyle birlikte komiser selim de buna dahil oluyor, çeşitli ipuçları veriliyor. Fakat hoooop bölüm sonlarına doğru bambaşka, olayın akışını değiştirecek bir ipucu çıkıyor ve beş dakika geçmeden katil bulunuyor. Tıpkı Agatha Christie romanlarındaki süreç gibi, onun da romanlarında diğer roman karakterleri hakkında sırf kafa karışıklığı, gizem yaratmak için baştan sona gerekli gereksiz bilgileri okuyucunun kafasına doldurur. Sonra kitabın son 50 sayfasına doğru önceden vermiş olduğu ipucu bile sayılmayan bilgiyi çok alakasız bir yere bağlayıp, birkaç sayfa sonrasında da katili açıklardı. Sol gösterip bir anda sağ kroşeyi vurmak gibi. Bu bağlamda dizinin mantığı cinayetleri seyirciye çözdürmek ve onları işin içine katmak değil, gizem yaratmak.
Diğer bir nokta zekice kurgulanip işlenmiş cinayetler olduğunun bahsini ettim. fakat sonra katil yakalanınca görüyoruz ki katilimiz tam anlamıyla halktan biri yahut cahilin teki. Sorgu ve itiraf sırasında çözülen dili vesilesiyle zekayı geçtim, bir beyninin olup olmadığından bile şüphe edip, hayretle bu kişi bu cinayetleri nasıl işlemiş deyip hayal kırıklığına uğruyorduk.
Diğer iki nokta, bölümlerde yer alan oyuncuların çoğu rol yapma yeteneği olmayan kişilerden oluşuyor, bu da dizinin inandırılıcığına darbe vuruyordu. ve dizinin yeterli bütçesi yoktu, bu da ustaca kurgulanmış senaryonun gerçeğe çok daha etkili bir minvalde yansıtılmasına mani oluyordu. Halbuki diziyi izlerken kanımız donabilir, bazı sahnelerde kanımız çekilebilirdi. Ama maalesef teoride verilmek istenen, amaç ile uygulama ve sonuç uyuşmuyor, hafif kalıyordu.
Artı ve eksileriyle ele aldım. Fakat bu eksiler son 12 yılda izlemiş olduğum en iyi türk dizisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Daha büyük bir bütçe ve daha kaliteli bölüm oyuncuları ile çok daha başarılı işler yapılabilirdi. Ama imkanlara göre ortaya gayet tatmin edici bir yapım çıkmış. Bunda başta Orhan Benli olmak üzere Deniz Celiloğlu ve Sevil Atasoy'un katkıları yadsınamaz...