"Evet, bazen en olmayacak, en akıl almaz bir düşünce aklınıza öyle bir takılır ki bir zaman sonra gerçekleşeceğine inanmaya başlarsınız. Dahası, bu düşünce güçlü bir tutkuyla birleşirse, artık onu kader olarak kabul eder, kaçınılmaz ve gerçekleşmemesi asla mümkün olmayan bir şey olduğunu düşünmeye başlarsınız. Belki de önsezilerin ahengi, iradenin bir tür olağanüstü gücü ya da insanın yarattığı hayallerle kendi kendini zehirlemesi gibi bir şeyler vardır bunda."
Kumarbaz adlı eserinde geçen bu bölümü telefondaki not defterine yazmıştım. Muhteşem bir çıkarım. Aynı zamanda korkunç bir gerçek. Saplantı kavramının doğuşunu, insanın ruhunda deliliğin filizlendiği anları bu paragrafta fark edebilirsiniz. Bedenine sıkışıp kalanlar bu hüzünlü durumun tek kurbanıdır. Kişinin benliğinden sıyrılması gerekir kimi zaman. Ruhunuzu çıkarıp gezdirmek, hava alsın diye bir tur atmak sadece ona, yani ruha değil akla da iyi gelecektir.
Kumarbaz adlı romanı okumanızı öneririm. Kalbinde beslediği aşkı, nihayetinde boynuna vurulmuş bir zincir halini alan ve kendi yarattığı düşünce denizinde çırpınıp duran bir gencin sözleri.. belki de dostoyevski'nin bizzat kendisi.