şimdi koyu romantizmi bırakıp biraz olsun realist olmayı deneyelim. "savundukları değerler uğruna ölümü göze aldılar ve ölüme korkusuzca gittiler sırf bunu için bile bir helal olsunu hak ettiler. yürüyün beee!" buna eyvallah derim diyecek sözüm yok. ama aynı samimi duygularla ülkücüler de ölüme koşmuş olamazlar mı? savundukları değerler denizlerinkinden farklı diye neden deniz ve arkadaşlarına gösterdiğin "helal olsun ağbi ya!" refleksini göster(E)miyorsun?
öte yandan tarihe mal olmuş kişilikleri kendinden gösterme hastalığı devam ediyor. bilen biri çıkıp deniz gezmiş'in ne olduğunu net bir biçimde ortaya koysun. adamı kemalistler de sahipleniyor pkk da. bu nasıl bir skaladır, aman yarabbi! pkk niiree, kemalizm nire! sonra maocu mu deniz gezmiş yoksa, sovyet güdümünde mi, milli demokratik devrimci mi? herkes kafasındaki dünya algısına göre, ideolojisine göre kendine bir deniz gezmiş yontmaya çalışıyor. erdal öz'ün "gülünün solduğu akşam"'ındaki kendilerini öldürmek istedikleri şeklindeki aktarımları denizlerin avukatı halit çelenk her ortamda bizzat yalanlıyor. bendeki kafa karışıklığını var sen düşün...
bu marangozların ve heykeltraşların tek ve sarsılmaz bir ortak yönü var ki o ada hemen hepsi koyu bir edebiyatla, romantizmle solu ve solcuları olumluyorlar. "solcuyum o halde sola dair ne varsa gözü kapalı evet demeyelim, delicesine haklı göstermeye çalışmalıyım" psikozuyla hareket ediyorlar. cemaat kültüründen bahsediyorum düpedüz. kendilerine sormak istiyorum; deniz gezmiş yaşasaydı bugün bir cengiz çandar olmayacağının garantisi var mıydı? acaba bir gençlik heyecanı mıydı tüm bunlar? 68 kuşağı döneklikleriyle anılan bugünün liberalleri veya çeteci ulusalcıları olarak tarihe geçmek zorundalar mıydı?