ud dinliyorum ve korkuyorum sultan. ud dinlemekten değil, senden korkuyorum. korkularım beni esir alıyor ve yavaş yavaş tüketiyor. ben, ben olmuyorum her geçen saniye. sanki göğsümün içine bir yürek değil bir tahtaravelli koymuşlar. seni düşününce aşağı düşüyor bir yanım, unutunca kalkıyor. unutmak demişim, özür dilerim. ne mümkün? ben gamlı hazan, sense bahar. tüm şartlar bana vazgeç diyor. vazgeçtim bende.
kısacık görüşlerimizde gözlerimi senden kaçırmakla mükellefim. sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç. ama korkuyorum da, yanında bir başkasını görmekten. el ele önümden geçişinizi görmekten. senin gülüşlerini başkasına dağıttığın an hazanlığım kara kışa dönüyor.
keşke bir şeyler yapabilsem bu taaruzun üstüne. tüm savunma duvarlarımı yıkan bir stratejik yapılanman var. askeri yöntemlerle buna çözüm bulamadım. gayr-ı nizami harp uygulayacağım. seni unutacağım.
seni unutmamı istersen de üzülürüm. lan çok güzelsin, korkmasam ne güzel seveceğim. korkuyla sevilmiyor. bana bir çözüm, bana bir yardım. allah'ada inanmıyorum ki seni dileneyim. keşke bu durumda inancım olsaydı. en azından umudum olurdu. umut işkenceyi uzatıyor değil mi? peki seni görmek ne yapıyor? dişlerimi sökseler katlanırdım, acısı geçerdi. ama bu durumda seni her gördüğümde ok yemiş gibi oluyorum. görmezden gelmek istiyorum. bakmıyorum senden yana ama ama. varlığın, orada durduğun konuştuğunu görüyorum. bunun bilincinde olmamak istiyorum.