2019'da cannes'da en iyi senaryo ödülüne layık görülmüş céline sciamma filmi.
Film, 18. Yüzyılda yaşayan iki kadının hayatlarının kesişmesini ele alıyor. Erkek dünyada bir ressam olarak ayakta durmaya çalışan ve aykırı bir karaktere sahip olan marianne, annesi tarafından senelerce manastırda yaşatılan héloïse'in portresini çizmek üzere héloïse'in yaşadığı, nispeten izole bir konumda olan eve gelir. Portre, héloïse'in beğenilmesi için milano'da bir damat adayına gönderilecektir; héloïse ise evlenmeyi istemediği için poz vermeyi reddetmektedir ve marianne'den önce bir ressamı bezdirdiği bilinir. Olay örgüsü marianne ve héloïse'in bir portre aracılığıyla yakınlaşması etrafında şekillenir.
Film akıcı bir feminist dille detay detay işlenmiş; filme dair beni en çok etkileyen noktanın bu olduğunu söyleyebilirim. Bir portre aracılığıyla evlendiğini söyleyen ve memleketine gitmek için yine kızının portresine bağlı evliliğini kullanmak isteyen, eril kültürü tamamen yüklenmiş anne; aşık olduğu kadının portresini görev bilinciyle tamamlayan ve resimlerinin ilgi görmesi için onları babasının ismiyle imzalayan, sistem içinde erimeye direnmeyen marianne; evlilik dışı gebeliğini saklamayan, istemediği çocuğunu kendi iradesiyle aldıran hizmetçi; cadılar* gibi ögelerle film, toplumda kadının rolünü çok yönlü olarak sorgulamış. Ataerkil sistemin savunucusu annenin gidişiyle başlayan ve üç genç kadının özgürlükle dolu geçen beş gününü sonlandıran haberin bir erkek tarafından verilmesi filmin genel hatlarını oluşturuyor bana kalırsa.
Deniz, gökyüzü, kayalar ve aşık iki genç kadın içeren sahnelerin güzelliği gerçekten inanılmazdı. Vivaldi ile verilen hareket, piyano sahnesinde de son sahnede de oldukça lezzetliydi. Adéle haenel'in oyunculuğu, gözleriyle dahi birçok duyguyu aktarabilmesi etkileyiciydi. Böylesi güzel bir film izlemiş olmaktan mutluyum. 8,5/10.** https://galeri.uludagsozluk.com/r/1978897/+