götüne sopa sokulması. gerçekten ama. anlatayım. bizim mahallede necati abi diye biri vardı zamanında. kendisi kahvecilik yapıyordu. hani bu kahveci milleti biraz bıçkın, külhani falan olurlar ya. bu da o çeşit bir adamdı.
mahallemizin guzide isimlerinden neriman ablaya sarkıntı oluyordu bu deyyus. neriman abla bildiğiniz dünyalar tatlısı, kumral saçlarını savurduğunda gencinden yaşlısına herkesin yüreğine bir hüzün duhul eden bir abla. bu hüznün sebebi neriman ablaya sehvetle bakılması değil, dünyevi bir güzelliğin yok olup gideceğinin tüm mahallede yarattığı gelip geçicilikle ilgiliydi. neriman abla çarşı pazar gezer evinin tek kızı henüz çocuk sahibi olamamış bundan mütevellit hepimizi kendi çocuğu gibi sahiplenmiş basmış yüreğine, sahiplenmişti. neriman abla bizden uzak ama bize herkesten daha yakın; binbir hüznü, binbir güzellikle hapsetmiş gözlerinde, akıtıp geçirirdi bakışlarıyla sol mememizin altından. böyle güzeldi neriman ablamız.
kahveci necati pezevengi. neriman ablanın binbir hüzünle bakan gözlerine şehvetle bakmış, hatta bununla yetinmemiş işi kelimelere dökme haddesine vardırmış ve bu dünyanın çirkinliğine inat, gözlerindeki hüznü gülümser bakışları ile yok eden neriman ablanın dünyaya ve sevgiye olan inancını bir kere daha bitirmişti.
kelimeler, hareketlere, hareketler şiddete daha sonra da zor'a kadar varmıştı.
sevgiye olan inancından olsa gerek neriman abla, mahallede bir kötülük çıkmasın diye kimseye dillendirmemişti bu hadiseyi. ama iş çığrından çıkmaya başlamıştı. neriman abla uzun yolda olan kocasına (şofördu kocası) söylese yazık adam panikle gelecek. belki de gelemeyecek yolda bir kazaya kurban gidecekti. hoş söylemek istese nasıl söyleyecekti ki; şimdi ki gibi cep telefonu yok, hiçbir şey yok. giden 20 günden evvel dönmüyor.
her gece içip içip neriman ablanın kapısına dayanan necati artık geriye dönülmez noktaya varmıştı. çünkü mahallenin biricik ablası olan nerimanîn gözlerindeki ufku delip geçen umutlu bakışlar gitmiş, yerine göz kapaklarının altına korkak bir fare gibi gizlenmiş iki minnacık karartı kalmıştı.
mahallenin diğer delikanlı abilerinden hüsnü abi birgün ben okuldan gelirken beni yanına çağırdı. "gel ulan buraya sarı kafa" dedi.
gittim buyur dedim. kağıt kalem çıkar dedi. çıkardım. başla dedi. başladım yazmaya
"necati senin bu sabırsızlığın beni mahvetti, biraz beklesen aslanım ne olur. bak bizimki daha dönmedi eve. birkaç gün sabret. ben de sana olana arzularımla kavruluyorum. ama elden ne gelir. seni eve alsam herkes görecek, rezil rüsva olacağım. üç gün sonra saat gece onbir de derenin kenarındaki kiraz ağacının dibinde ol. sabırsızlık etme. arzuların doruğa vuruncaya kadar bekle beni. sadece üç gün sabret. ben de kaç gündür senin şehvetinden ıslak geziyorum. bekle beni erkeğim."
imza
neriman.
bitirdim mektubu. hüsnü abi enseme bir tokat. "lan bu mektubu kimseye söylersen senin çükünü dipten keserim haberin olsun" dedi. ben bunun bir tuzak olduğunun farkındaydım. ve neriman ablanın gözlerindeki umudu yeniden görebilmek için bundan kimseye bahsetmedim.
bitmek bilmez üç gün nihayetlendi. kulağım balkondan gelen seste. ne ses ne seda. hiçbirşey duymadım. sabahı dar ettim desem yalan olur ama bir çocuğun bekleyebileceğinden daha uzun süre bekledim, olanlardan haberdar olabilmek için.
o günün sabahında ezan 1 saat erken okundu. horozlar erken öttü. fabrikanın düdüğü olması gerekenden 3 saat erken çaldı. herkes kapı eşiklerine, kahve önlerine, cadde başlarına tünedi. sadece necati'nin kahvesi kapalıydı. her zamanki gibi necati'nin kahvesinde bir çay içmeden işe gitmeyenler kahveye gitti. necati kapının önünde yere serilmiş baygın bir halde yatıyor yüzükoyun. yanına yaklaşanlar necatinin götünden yukarıya doğru uzanan sopayı görünce şaşkınlılarıyla örülmüş memnuniyetlerini gizleyemediler.
görenler ilk müdaheleyi yapmak istemediler. doktora gitmek şarttı. aldılar necati'yi ilçenin tüm sokaklarından götündeki sopayla geçirerek hastaneye vardırdılar.
necati iyileşti. taburcu olduğu gün hastaneden çıkmadı. duyduğumuza göre bir mintan bir cüzdan bir de götündeki sopa ile ilçemizi bir gece vakti terk edip gitmişti...