Askerliği yarılamışım izne gidip geldim, baktım ertesi güne nöbetçi çavuşluk(kolluk) yazmışlar. Neyse günü sağ sağlim atlatıyoruz, akşam yat içtimasını da sıkıntısız verdik, silahları saymak için silahlığa geçtim komutanı bekliyorum. Şunları komutan gelmeden bi sayım dedim belki birisi girip silahları falan çalmıştır ehehehehhe diye içimden makara yapıyorum. Saydım 31 çıkıyor, hahhaha gülüyorum falan ulan eksik sayılırda 3 tane mi eksik sayılır benimnickimyirmibesharfli diyorum içimden. Tekrar sayıyorum yine 31 çıkıyor, hadi oğullarım beni mahçup etmeyin dercesine her birine dokunarak, hissederek sayıyorum belki silah görünmez falan olmuştur elim çarpar diye ama hâla 31 çıkıyor. yüzümdeki aptal gülümseme yerini yavaş yavaş korkuya ve göt seğirmesine bıraktı. içimden hemen kendimi aklama çabalarına başladım, Silahların başında da ben bekleyemem ya, hem buranın nöbetçisi var, e kapılar da kilitliydi kim çalabilir lan bu aq silahlarını diye içimde hararetli bi tartışma yaşıyorum. Nizamiyeden girerken bir kaç tavsiye üzerine beynimi kavanoza koyduğumdan dolayı silahların hâla çalındığını düşünüyordum. ta ki o sihirli cümle beynimde yankılanana kadar. Kim çalabilir, kim çalabilir, çalabilir, çalmak. Evet bulmuştum askerde çalınma diye bir şey yoktu. Olsa olsa yer değiştirmiştir. Elimdeki içtima kağıdına bi baktım mevcut 31 silah, gayri(bakım) 3 silah. Evet işte bulmuştum, silahlarında insanlar gibi bakıma ihtiyacı vardır, onlarda arada bir kaçamak yapabilirdi, o güne kadar sadece 1 kere baktığım silah mevcudu kısmına 2. Kere bakmıştım ve her şey açıklığa kavuşmuştu. o aptal gülümseme, yüzümdeki yerini tekrardan yavaş yavaş almaya başlamıştı.