Ahmet Refik'in, Köprülü Mehmet Paşa'yı anlattığı kitabında, Paşa'nın altı yıllık sadrazamlığı sırasında "giderdiği" insanların sayısının birkaç bini bulduğunu yazar.. Şeyhler, müftüler, yeniçeri ağaları, valide sultan gözdeleri.. Hemen herkes payını alır bundan. Yazık edilenler arasında şair Vecdi de vardır. Girit Serdarı Deli Hüseyin Paşa ile Limni Fatihi Topal Mehmet Paşa da unutulmamıştır!.. Köprülü'nün öfkesinden Fransa Elçisi Jacques Le Hay de kurtaramaz paçasını. Bu öfkenin başka bir nedeni de vardır. Le Hay, Köprülü sadrazam olduğu vakit, bu görevin uzun sürmeyeceğini sanmış ve sadrazamlara verilmesi gelenek haline gelmiş olan armağanları ondan esirgemiştir. Gerçi Köprülü'nün gidici olmadığını anladığında onun huzuruna koşmuştur ama, Köprülü elçiyi pek soğuk karşılamıştır..
Köprülü, kısa bir süre sonra, Kandiye'deki Venedik kaptanından elçiye gönderilen şifreli bir mektubu bahane ederek önce elçinin oğlu Vantoulet'ye güzel bir sopa çektirmiş, sonra da elçiyi zindana attırmıştır.. Le Hay, Köprülü'ye, "Ben şifre bilmem ki," diye karşılık vermemiş olsaydı belki vartayı atlatacaktır; ama büyükler kendi düşüncelerine ters düşen sözlerden hoşlanmadığı için, Köprülü de buna çok kızmıştır..
Fransa Kralı 14. Louis, elçisine yapılan hareketi incelemek üzere Blondel adında birini Sultan "Avcı" Mehmet'e gönderdiği vakit, Köprülü onu padişahla görüştürmez. Böylece Blondel, Köprülü'nün sadrazamlıktan alınmasını isteyen Fransız notasını veremeden geriye döner..
Köprülü'nün Fransa elçisini aşağılaması bununla da bitmez. Elçi, bir gün Köprülü'yü memnun etmek için ona 14. Louis'nin ispanyollara karşı elde ettiği zaferden söz açınca, Köprülü şu karşılığı verecektir: "Kelp (köpek) hınzırı, hınzır kelbi dalamış, neme gerek. Asıl, padişahımızın işleri yolunda gitsin, ben ona bakarım."
Osmanlı'nın o yıllarda Fransa'ya böyle davranışlarda bulunmasına karşın Fransa'nın fazla tepki gösterememesinin nedeni; Mekke ve Medine'ye yakınlığı dolayısıyla Hristiyan gemilerine kapalı tutulan Kızıldeniz'in Fransızlara açık bulundurulmasıdır..
(SALÂH BiRSEL, "Şiir ve Cinayet", SEL Yayınları, 1975).