tıpkı bu insanlar için birşeylerini feda etmiş diğerleri gibi pisi pisine ve boşu boşuna gitmiştir uğur mumcu. ben buna hükmettim, çünkü böylesi değerli bir insanın böyle bir toplum için tırnağı kırılmasın isterken adam canından edildi; çirkef, gizli, kalleş, cani ve karanlık bir mekanizma tarafından. bunlara ilaveten, ortaya çıkıp "biz yaptık" diyemeyecek kadar da korkak bir mekanizma. yani hayatını bitirdikleri insanın tam tersi bir evrene aitler, belli. hani biliyoruz ki yaşasa büyük ihtimal hala inandığı dava uğruna savaşırdı mumcu; ilkeli ve erdemli bir adamdı. ancak madem gitti ve biz burada durmuş hiç olmayacak ihtimallerden bahsediyoruz, şunu da hayal edelim:
Mumcu bir şekilde aracına binmeden gözünün önünde arabanın infilak ettiğine şahit olsaydı ve üstüne bir de o tarihten günümüze kadar geçen süreci hızlı bir biçimde seyretseydi ne düşünürdü? şöyle ki, öldürüldüğü güne kadar ne tahminde bulundu ise hepsi tahminlerinden çok daha beter bir biçimde gerçekleşmiş oluyor, yani adeta kimse uyarılarını dinlememiş, hatta aynı yolu yürüdüğünü düşündüğü insanlar bile. kalbi mi kırılırdı, yoksa başka yitip gidenlere, başka fedakarlıklara dikkat çeker ve "biz mücadele edelim bu ateşi canlı tutalım yeter" mi derdi? yoksa o ateşlerin kendilerine bile bir faydaları olmadığı hükmünü verir ve kendi ateşinin de altını kısar mıydı? "uğruna ne yaşamaya ne de ölmeye değmeyen bir güruhmuş bunlar" demez miydi? demezdi elbette. biz diyoruz, ama uğur ağabey bizden farklıydı.