insanın sabrının denendiği zamanlardır. lakin bu sınırı aşmış ben deniz yavaştan kafaları sıyırmak üzere.
3 aydır aradığım evi 2 gün önce bulmuş bulundum. öyle bir süreç ki bu, kapıcılar, parkeler, kombi, merkezi sistem, 3+1, 2+1 , 130 m2, otopark, asansör, duşakabin, ebeveyn banyosu, bekara vermeyiz, komşuları rahatsız etmeyeceksiniz, aidat, gibi emlakkterimlerinin arasında yaşanmış, artık yukarıya bakmaktan boyun tutularak sona ermiş bir zaman dilimi. neyse gittik arkadaşımla konuştuk ev sahibiyle, faturaları üstünüze almanıza gerek yok, 450 ytl lik depozitoya 150 daha verin sorun olmaz dedi. biz iki güne kadar boşaltıyoruz evi gelin sonra siz boşalın. nasıl bir mutluluk, süper, oh, holey, sesleri arasında yaşanan bir orgazm.
bugun yani, pazartesi itibariyle işten izin alıp digiturk'e başvurdum. lig tv sevinçleri bünyede. ardından gittim birikmiş paramla bir de 70 ekran tv aldım. hafta sonu beşiktaşım'ı kendi evimde izleyeceğim. hani git angelina jolie sana verecekmiş deseler daha inandırıcı gelecek. o kadar iyi gidiyor ki herşey, inanamıyorum.
lakin,
15 dakika önce bir telefon aldım sözlük. ev sahibi apartmandan gelen, sitede bekar istemiyoruz, baskılarına karşı koyamamış, evi kiralamaktan vazgeçmiş. olayı 10 dakikada anca idrak edebildim, 1-2 dakika telefonda arkadaşlarımla konuştum. o da konuşmak mı bilmiyorum, 3-5 kelime edebildim ancak. boğazım düğüm düğüm. herşeyi geçtim, en çok da derbiyi yine kahve köşelerinde, küfürleriyle çığır açan, emekliliğin başlarındaki bıyıklı amcalarla izleyecek olmam üzüyor beni. şefkate ihtiyacım var be sözlük. sana yazıyorum işte. bilmiyorum ne yapacağım.