Hastanelere bir git derim, bak şöyle iyice bir gözlemle. Yaşlı insan ve genç insan oranlarına bak. Bu kadar fazla genç hasta insanın eb temel sebebi beslenme ve yanlış tedavi yöntemleridir. Bana kimse doktorları savunmasın, iyi niyetli konusunda müthiş doktorlar olduğu kadar ilaç endüstrisinin maksadına yönelik davranan ve kazancına bakan doktor da var. Bu ülkede sırf diyetle düzelebilecek onca rahatsızlık varken, en ufak bir rahatsızlıkta 4-5 tane ilacın reçeteyle insana verilmesi bana göre suç içeren bir durumdur.
En basit şekliyle örneğini de vereyim, çölyak hastalığı diye bir şey var. Bu hastaların en ufak bir gluten alımı hayatlarını karartabilir. Bu çölyak hastalığı tek başına seyretmez. Tiroid, diyabet, fibomiyalji, anksiyete, ibs gibi yan hastalıklar yaratır. Doktora gidersin ve sana anksiyeten için ilaç verirler. Aylarca antidepresan içersin ama düzelemezsin. Çünkü sorun anksiyete değildir.
Salak demişsin ama kimin salak olduğunu net bir şekilde ortaya koynuşsun. Bu ülkede üretilen iyi şeyler olup olmadığını bilip bilmediğimi bile bilmeden konuşmandan belli.
Bilimin ve onunla uğraşan insanların çoğu zaman yanıldığı bir nokta vardır, o da her boku bildiğini sanmasıdır. Ve doğrudan deney yapmadığı halde ortaya konmuş çalışmaların yorumlarını mantıklı bulup kabullenen insan tipleri de vardır. Gene en basitinden, şekerin zararlı olduğunu duyup meyvelerde de şeker olduğunu öğrenip de meyveden uzak duranlar gibi. Halbuki meyvelerde olan zararlı fruktozun insan metobolizmasında hasarı yoktur. Glikoz da bir şeker tipidir ama glikojene dönüştüğünden aşırı tüketilmediğinde insülin direnci yaratmaz.
Haliyle şunu diyeyim, sen çocuğuna aşısını yaptır ama envai çeşit abur cuburla beslenmesine izin ver. Köyde aşı olmamış çocuktan daha sağlıklı olmasın. Bu mu mantık !
Bir diğer önemli mesele de şu, onca zararlı maddeye izin verenlerin aşıyı dayatması da ne kadar masumca!
Şimdi de burada değerli vaktimi harcayıp işin politik kısmından bahsetmek isterdim ama bu kadarını da anlayamayan birinin ötesini anlaması zor olur.