Hayatımda izlediğim en beyin yakıcı film, hayatım boyunca ilk defa bir filmi izlerken düşünmekten başım ağrıdı, hatta zonkladı hala da öyleyim. Filmi herkes gibi ilk bitirişimde zerre anlamadım, sonra inceleme videoları, yazılarla genel olarak anladım ama bu anladığım da kırmızı renklerin gerçeği, mavi renklerin hayali yansıttığı, Diane'nin o kutuyu açtığı kısmın öncesinin zihninde hollywood da yaşamak istediği hayat, kutuyu açtıktan sonrasının da gerçek olan berbat hayatı olduğunu anladım. Hatta ve hatta Camilla onu terkedince kıskançlıktan adam tutup öldürtüyor onu ve o anahtar da Camilla'nın öldüğünün kanıtı anlamına geliyor. Sonra da çaresizlikten, depresyondan ve mutsuzluktan intihar ediyor... Renk olayı aşşşşırı hoşuma gitti ya, hele David Lynch'in filmin kapak resminde Camilla'yı mavi renkte koyması... Film tam anlamıyla bir başyapıt, David Lynch'in insan olmadığından şüphe ediyorum. 1-2 kez daha izledikten sonra daha detaylı yazacağım, hayatımda izlerken bu kadar etkilendiğim çok çok az film olmuştur. Değinmeden edemeyeceğim Naomi Watts ve Laura Harring'in seviştikleri sahne acayip güzel ya, iki kadın da muhteşem güzelliğe sahiptiler, oyuncukları da çok iyiydi keza. Filmin soundtracki de dehşetti, hele şu soundtrack;