aynştayn aynı hatayı yapmayan insana "dünyanın en zeki insanı ünvanını" verdiği günden beri insanlar hata yaptığını çabucak kabullenir ve geri çekilir oldu. Belki insanlar daha az hata yapsın diye uyduruldu ama fark etmez. insanlar dünyanin en zeki insanı olabilme fırsatını kaçırmaz. Koskoca aynştayn tek bir özelliği ile bir insana dünyanin en zeki insanı ünvanını verir miydi sorusunu sormayı ben uygun bulmuyorum. Annem; ibrahim tatlıses ve benzeri türkücüler sayesinde basit matematik işlemleri yapmayı öğrenmiş, hayatını idame ettirecek kadar amerikancayı yine onlar sayesinde öğrenmiş bir kadın. Babam ise ilkokul 3. Sınıftan terk. Ailemden sorgulamamayı öğrendim. Oy veriyoruz, topluma faydamız var, her konuda yorum yapma hakkımız sabit ama sorgulamayız.
Bir çocuk düşünelim. Eline bir bardak alıyor ve yere fırlatıyor. Bardak kırılıyor. Çocuk yere bardak fırlatmanın hata oldugunu anlıyor ve bir daha bardak fırlatmıyor. Artık ona göre bardak kırılabilir. Bardak hem masraflı hem de etrafa hızlıca yayılmış parçaları nedenli tehlikeli. Yetmiyor bi de temizleme süresi nedenli vakit kaybettiriyor. Üstüne aileden azar işittiriyor.
Bu çocuğa akıllı diyebilir miyiz? Bir hata yaptı, hatasının farkına vardı ve tekrarlamıyor.
Kişisel fikrimdir, ben böyle bir çocuğu tercih etmem. Ben bardağı yere attıktan sonra bardağın uğradığı değişimi büyüleyici bulan ve aynı hatayı tekrar tekrar yapan çocuğu tercih ederim. Farklı zeminlerde denesin o bardağı isterim. Her seferinde farklı bir temizleme şekli geliştirsin. Daha kolayını bulmaya çalışsın. Basit malzemelerle kırılmayan bir bardak tasarlasın. Yayılma sürecini hesaplasın kendince. Kırsın, döksün, evde ne var ne yok açsın içini baksın, biriktirsin, bir sebeple azar işittiği zaman yeniden azar yemesine yol açacak mı diye gidip aynı şeyi yapsın.
Şöyle bir çocuğu tercih edecek aile sayısı azdır. Haliyle azlığının sebep olduğu bir korkaklık hali vardır üzerimizde, hata yapmaktan korkuyoruz çünkü yaptığımız hatanın içine bizleri hapsetmiş, hata yapmamızı kendilerine kolaylık olması için yasaklamış aileler ile büyüyoruz. Yetişkinler henüz çocuk olduğumuz zaman yaptığımız davranışları ya sevimli ya da olabildiğine aptalca buluyor. Bir şeyi yaparken onu öğrenmeye çalıştığımızı görmek yerine davranışın şekline odaklanıyorlar.
Sonra korkuyoruz işte. Bir gün yeniden aşık olmaktan korkuyoruz. Çünkü bir hata yaptığımızı çevremiz düşündürüyor. En yanlış insanı sevmişiz, onun yanlış insan olduğunu nasıl görmemişiz, neden onlari dinlememişiz. Haklı olduklarını ispat edebilmek için ne hissettigimizi umursamıyorlar.
Ve sonra hakkımızı aramamızın hata olduğu düşündürülüyor. Anne ve babaya karşı çıkmak yasak, yaptıkları yanlış olsa bile söyleyemezsin. Öğretmenden hakkını isteyemezsin, eğer istersen fazla verdiği notu geri ister, bir arkadaşını uyaramazsın yoksa annesi gelir seni döver.
Örnek çok. Çocukluğumdan beri hata olduğunu söyledikleri şeyleri yapmaya özen gösterdim. Özellikle cüce abim bu sebeple çok kez dövmüştür ama yılmadım. Çoğu zaman şunu görmeye çalıştım.
Ben mi hata yapıyorum yoksa yaptığım şeyler mi hata olarak görülüyor?
Yani aynı hatayı yapmak bir aptallık değildir. Bu; hataları, işlerine geldiği gibi özenle ve madde madde belirlemiş topluma, ailelerimize, bizlerden daha zeki olduğunu düşünen tüm insanlara karşı yaptığımız direniştir, haklı olmaktır.
O yüzden ben aynı hatayı yapan insana, özellikle ikinci bir insana ya da daha fazlasına özenli şekilde zarar verme amacı taşımıyorsa saygı duyarım. Evet.