Kant'tan önce şu görüş hakimdi: biz bu sakallıya da dede diyelim çünkü her gördüğümüz sakallı bir dedeydi.
Kant da diyor ki, demek ki bizim kafamızda bu dede tanımını kategorize ettiğimiz ortak ve değişmez bir kavram sistemimiz var ve herkes bu sisteme sahip (a priori). O zaman dedelik tanımını biz oluşturuyoruz, yani o sakallı biz dede olarak gördüğümüz için dede oldu. Peki biz bu dedelik olayını bilimsel bir şekilde nasil acikliyicaz çünkü dedeyi görüyor ve duyuyor olmamız, bize bilimsel bir veri sağlamaz, o sadece bir varlık(a posteriori). O zaman, bizim bilim yapabilmemiz için zihnimizde var olan ve kesinliği tartışılmayan a priori kavramları kullanarak, 5 duyu ile algıladığımız ve değişken olabilen a posteriori bilgileri kategorize edebilmemiz lazım. Böylece gerektiğinde bu kategorileri kullanarak yeni bilgiler de oluşturabiliriz. Örneğin: dede çok yaşlıymış dediğimizde bilimsel bir durum yoktur sadece gözlem vardır ama yaşlı erkekler dede olur derken birbiri ile doğrudan ilgisi olmayan yaş (soyut) ve dede(somut) tanımları ile bir önerme oluştururuz.
Kant bunu metafizik konularda nasıl bilim yapabilirize şöyle getirir, ki sentetik a priorinin temel amacı da budur: aklın sonuç çıkarmaları.
Örneğin: insanlık ölümlüdür. o zaman her insan ölür. insanlık kavramı da ölümlülük kavramı da doğada bulunmaz ve 5 duyu ile algılanamaz (a priori) ama biz bu iki kavramdan bir çıkarsama ve bir önerme oluşturabiliriz. Gazetede birinin öldüğünü gördüğünüzde bu a priori önermenin, a posteriori (yaşanan) bir örneğini görmüş oluyoruz. Matematikte de 2+3=5 dediğimizde soyut ve aynı olmayan iki birimin doğrulanabilir bir önerme oluşturabildiğini görüyoruz. Bu toplamayı 5 tane taş kullanarak somutlaştırabilir ve soyut gerçekliğin de mümkün olduğunu ispatlayabilirız.
Selam ve dua ile