sabah iş için vapurla kadıköy'den kabataş'a geçecektim, normalde 8:15 vapuruna binerim, uyandım baktım yağmur rüzgar, karanlık hava bok gibi, dedim sittir et 8:45'e binerim, 20 dakika geç kalırım en azından bu yağmuru yemem,
8:45'e bindim, indim, işyerine yürüyene kadar denizden düşmüşten beter oldum, yürüyemedim, bina aralarına girip yağmur dinsin diye bekleye bekleye 300 metreyi 25 dakikada yürüdüm,
işe vardığımda üzerimdeki takım elbisenin ve içimdeki donun ıslanmamış tek bi yeri yoktu,
öğle arasına kadar kurudum, öğlen hava durulur gibi olunca gidip starbucks'ta bi kahve içeyim dedim, demez olaydım, yağmur yolda yine bastırdı, gidip dönerken bi daha donuma kadar ıslandım,
akşam işten çıkıp eve dönerken bi posta daha,
tüm bunlar yaşanırken elimde hayvan gibi de şemsiye olmasına rağmen.
yan yan yağıyor ahlakına çaktığımın, şemsiye de korumuyor.
aşk acısı, kredi borçları falan, onlara üzülüyordum son 1 haftaya kadar, son 1 haftadır en büyük derdim soktuğumun yağmuru. bu ne mk londra mıız.