kadıköy

entry1435 galeri video3
    1137.
  1. Çok uzun zaman önce değil, ancak net bir tarih vermek niyetinde de değilim. Ne mayhoş bakardın sen uçabilen, bakışlarınla kendimi mühim bir iş yapmış sanar, üzerimdeki cekete ehemmiyet yüklemesi yapardım. Sırf senin dinlemen için bestelenip kaydedilmiş şarkıların olduğunu söylerdim hep hatırlıyor musun, sensiz dinlemeye kıyamadığım. Durağan yolcum benim, keza sen durduğun yerde bir şeyler kazanmaya devam ederdin, yolculuk gelişim için değilse ne içündür ki? Parmak uçlarında gizlediğin sanatı alıp duvara çal, mahvet odamızın sözde güzide duvarlarını, sanatın her daim güzelliği övdüğü de nerede görülmüş? Ayağucunda yürü sakın olsun farelerin fink attığı bu dünyanın zemininde çok vakit geçirmeyesin, you usually afraid of those rats and your feet is so invaluable that no one dares to touch them but me, işte o zaman kucaklarım seni. kendi kıydığın saçlarını koklayıp o şirincikten getirdiğimiz meyvalı şarabımızı içmek isterim sen belirince yanıbaşımda. Hayır sevgilim, kafam dönmüyor, sadece sen genetikten veyahut stresten ötürü kel kalmış kafamı okşadığında duyu yetilerimi kaybediyorum geçici süreliğine. Neden mi bıraktım seni? bunlardan mı konuşacağız biricik uçabilen’im, kulak ver radyoya, yine senin için bestelenmiş bir parça çalıyor. Ben bestelemedim, ancak besteleyene de lafım olmaz, dünyada senin gibi kadınlar olduğu sürece sanatçıların da yaratmaya sebebi oluyor işte, herkes ekmeğinin peşinde. Evet güzelim, sen de sanat yapıyorsun, but I don’t know where you get your inspiration from. Bana kalsa en güzel peri sensin, hem ilhamı veren hem de geceyi bitmez kılan.

    Kadıköy’deydi evimiz. Odamızın içi uçabilen’in çizdiği tablolar ve benim envai çeşit gitarlarımla doluydu. Çaldığım falan da yok, sen beni hep dünyanın en romantik gitaristi olarak tanımlasan da benden adam olmaz uçabilen. Bir de tercümelerimi eylediğim yaklaşık on iki kilo çeken tozlu daktilom yatağımızın hemen yanındaki masanın üzerinde dururdu, ben geceleri çalışırken uçabilen sırtımı izlerdi. Sırtımı seyretmeyi pek severdi. uçabilen’le temizlik yapmak için çok vaktimiz olmazdı, or we don’t want to. Eski püskü bir yatağımız vardı iki kişilik, zaten evde en çok burayı severdik. Kıyıp da sigara dahi içemezdik yatak odamızın içerisinde, not always I mean. Mutfağımız küçük olsa da bize yeterdi, çok lezzetli yemekler yerdik, tuzunu az koyduğunda gelip bana sarılır ve sana olan sevgimin azalmamasını dilerdin, ya uçabilen sen salak mısın kadın? Hatta ilk taşındığımız zamanlarda paramız çıkışmadığı için ilk iki ay tüm yiyeceklerimizi balkonda saklamıştık hatırlar mısın, allah’tan kış mevsimiydi de dert keder görmedik o kadar. Hayır canım, saçmalama! Seninle uyuduğum zamanlar zengin olup fakirleri hor görme hayallerimi bırakırdım ben unutuyor musun, gurur duyardım çulsuz olmaktan.

    Kitaplığımı çok severdi uçabilen, tek temizlik anlayışı zaten o rengarenk tüylü şeyi alıp kitaplarımın arasında gezdirmekti. Toz alıyormuş. Benim için toz alınmaması gereken bir şeydir uçabilen, yol almayı çağrıştırır bana. Kollarındayken kim sıyrılıp mesafe kat etmek ister ki? Ya bırak o meseleleri artık, stop asking same all those questions inside my head, ne yazıktır ki artık seni görememekteyim net. Duyu yetilerimi kaybediyorum uçabilen, ne sana dokunduğumu, ne seni öptüğümü, ne seni kokladığımı, ne de seni duyduğumu anlayamıyorum. Sana gitar çalamazsam, sana yazılmış besteleri seninle dinleyemezsem, terzi makasıyla girdiğin o zarif saçlarına dokunamazsam what is the reason for living behind the doors? Bana bunu neden yapıyorsun? Gizemli kraliçem, ne ehemmiyeti var ki yolcu olmanın bundan böyle, durağan olmadıktan sonra.
    0 ...